Kategori arşivi: Eğitim

Evde Korona Günlüğü, Gün 16, 6 Nisan 2020

Ekran Resmi 2020-04-06 21.17.59

Bugün evde okul uygulamasının 3. haftasına girdik. Yaprak’la sabah rutinimizi bozmadık. Okulun gönderdiği farklı ısınma ve esneme videoları eşliğinde 09:00-09:30 arası spor yaptık. Sonrası duş ve kahvaltı.

Sabah saatlerinde önümüzdeki günlerde gerçekleştirmeyi planladığımız webinar ve eğitimlere hazırlanmayı planlarken ve bu hedefle masaya oturmuşken, evdeki hesap çarşıya uymadı.

Ani bir e-posta bütün günümü baştan aşağı değiştirdi. E-postayı okuduğum andan itibaren başlayarak akşam saatlerine kadar dev bir mücadeleye girdim. Kiminle mi? Başta bir yazılımla, sonrasında yazıcımla ve ardından bir adet evrakla. İçine düştüğüm cendereyi nasıl anlatabilirim acaba? … sinirimden bir ara ağladım desem. Ve halen problemi giderebilmiş değilim. Yarın sabah “bismillah” deyip sürecin içine tekrar dalacağım.

.

Aslında gün planımda aşağıda linklerini paylaştığım videoları seyretmek de vardı. Gaia isimli bu video serisinde, Dr. Joe Dispenza insanın kendisini tanıma, iyileştirebilme, esen kılma (well being) ve değiştirebilme sürecini, beyinin çalışma disiplini üzerinden, bilimsel tabanlı anlatıyor.

Benim yönetici eğitimlerimde katılımcıları bunaltmadan aktarmaya çalıştığım “düşüncelerimiz hareketlere, hareketlerimiz duygulara, duygularımız da kişiliğimize dönüşür” döngüsünü çok kapsamlı izlemek ve öğrenmek istiyorsanız hemen birinci bölümden başlayın.

Aslında ücretli olan bu videolar korona krizine özel ilk tıkladığınız andan itibaren 46 saat boyunca bedelsiz seyredilebiliyor. Minik bir not, video dili İngilizce.

1. Beyini tanımak  
2. Değişim nedir? 
3. Meditasyonun gizemini çözmek
4. Hayatta kalmak ve yaratılış 
5. Beyin dalgalarını değiştirmek
6. Genlerini tekrar programlamak
7. Ayarlamanın/hizalamanın önemi
8. Kuantum uyumlanması inşa etmek
9. Alanı yaratmak
10. Epifiz bezi ve kuantum alanı
11. Aşkınlık ve epifiz
12. Değişen zaman alanı 
13. Enerji merkezlerinin nimeti 

.
Washington Post – 06.04.2020 Korona Virüs Dünya Raporu 
Ekran Resmi 2020-04-06 22.21.29
#sokağaçıkmayasağıistiyoruz #covid19

Korona Virüs Krizinde İK Neler Yapabilir?

Pek çok işverenin kadrosunun büyük kısmını evden çalışmaya yönlendirdiği sıra dışı zor zamanlardayız. Korona virüs pandemisinin yarattığı gerek ekonomik, gerekse psikolojik krize hiçbir şirket, hiçbir çalışan hazır değildi. Ancak oldu ve bizim bu süreçten kaynaklı şokumuzu bir an önce atlatıp, küçük de olsa günlük işlerimizden kazançlar yaratmaya odaklanmamız gerekiyor. Bu küçük çabalar bizim geleceğe olan inancımızı ve ümidimizi güçlendirecektir.

Korona virüsü krizi eninde sonunda bitecek. Sonrasında karşı karşıya kalacağımız ekonomik durum her ne olursa olsun, işveren ve çalışanlar, ortak aklı kullanarak, el ele verdikleri taktirde çarkın yeniden dönmesini en kısa sürede sağlayacaklardır.

Peki, şirketlerimizde insan kaynakları ynöetimi süreçlerinden sorumlu insan kaynakları yönetici ve uzmanları olarak bu zorlu dönemde neler yapabiliriz?

Öncelikli olarak pozitif kalmaya, olumlu düşünmeye özen göstermeliyiz. Her şeyin başının sağlık olduğunu unutmamalıyız. Sağlığımızı korumak için gerekli bütün önlemleri almalı, uyarıları ve yaptırımları takip etmeliyiz.

İkinci adımda ekip arkadaşlarımızla sürekli bağlantıda olmalıyız. Birlikten sinerji ve güç doğar. Bu birliktelikler sanal toplantılar ve/veya eğitimler şeklinde gerçekleştirilebilir. Etkinlikler bölüm içi, bölümler arası karma şekilde organize edilebilir. Bu aşamada şirketlerin liderlerine büyük rol düşecektir. CEO, genel müdür, genel müdür yardımcıları, bölüm müdürleri için gerçek liderlik yetkinliklerinin şimdi sergilenme zamanıdır. Birleştirici, sakinleştirici, motive edici söylem, önerilerle, hatta ekiplerine cep eğitimler vererek bilgi, tecrübeleriyle ekiplerini kucaklamalıdırlar. Ofis ortamından eve taşınan görüntülü iş diyalogları, hepimizin hafızasında, kariyerinde unutulmaz ve keyifli tecrübeler olarak yerlerini alacaktır.

Üçüncü olarak zorunluluktan kaynaklansa da, esnek çalışma modelinin sıcak uygulamasını yapıyor olduğumuzun farkına varabiliriz. Bu farkındalık ile şirketlerimizde hangi pozisyonların teknoloji desteğiyle uzaktan çalışmaya müsait olduğunu analiz edebiliriz. Kriz sonrası dönemde seçme yerleştirme süreçlerimizde şirketimizde çalışma ortam ve koşullarını farklılaştırabilecek, geliştirebilecek yeni istihdam modelleri tasarlayabiliriz.

Dördüncü nokta, geçmişten elimizde birikmiş, eksik kalan kayıt, veri işleri, süreç iyileştirme çalışmalarını tamamlamak olabilir. “Ah biraz vakit olsa neler yapacağız …” dediğimiz ne iş varsa, hepsini şu günlerde halledebilir, iş süreçlerimizi geliştirebilecek beyin fırtınaları düzenleyebiliriz. Projeler tasarlayabilir, gelecek için alternatif aksiyon senaryoları hazırlayabiliriz.

Beşinci konumuz ise mevcut pozisyon arayışlarımıza odaklanmak olabilir. Kriz sonrasında şirketlerimizdeki görüntünün ne olabileceğini tam kestiremesek bile, işlerin en kısa sürede düzene girmesi bu kriz günlerinde yapacağımız çalışmalarla olacaktır. Hali hazırda arayış içinde olduğumuz ancak kriz nedeniyle dondurduğumuz aday havuzlarımızı bu sefer filtresiz, detaylı inceleyebilir, uygun adaylar ile uzun listelerimizi hazırlayabiliriz. Hatta işe alımı kesin yapılacak pozisyonların ön telefon görüşmelerini gerçekleştirerek, evlerinde büyük ihtimalle olumsuzluk içinde beklemeyen adaylara umut ışığı olabiliriz.

Unutmayalım, korona virüsü krizi geçecek ve bizler şu günlerdeki emeklerimizle normal zamanlara daha hızlı dönebileceğiz. İnsan Kaynakları ekipleri olarak bu dönemde bize gerçekten büyük iş düşüyor. Haydi insan liderliğimizi gösterelim.

#covid19 #sokağaçıkmayasağıistiyoruz #insankaynaklarıyönetimi

Evde Korona Günlüğü, Gün 13, 3 Nisan 2020

Ekran Resmi 2020-04-03 20.46.05

Evde geçen ikinci okul haftamızın sonuna geldik. Yaprak’ın sanal ortamda eğitim almaktan bir sıkıntısı yok. Hatta genel olarak 15 gündür evde oturuyor olmaktan da mutsuz değil. Gün içinde müzik dinliyor, ukulele çalıp şarkı söylüyor, dans ediyor, bana garip garip esprileri olan videolar getiriyor, ben “anlamadım” diyorum, “Amannnn anne” diyerek aramızdaki kuşak uçurumunu yüzüme vuruyor, gibi gibi gibi 🙂

.

Bugün Peryön Akademi ekibi ile 14 Nisan’da yapmayı planladığımız Performans Yönetimi Sanal Eğitimi’nin denemesini gerçekleştirdik.

Eğitimde Perculus çözüm ortağını kullanacağız. Perculus sisteminde, bütün katılımcılar birbirlerini görerek, konuşarak, yazarak, çizerek, doküman paylaşarak üretken olabilir. Yani kullanacağımız araç interaktif. Bu çok heyecan verici.

Elbette sınıf eğitiminde yaptığımız bireysel ve grup çalışmaları farklılaşacak. Önümüzdeki bir hafta içinde eğitimde kullanacağım uygulamaları teknoloji uyumlu hale getireceğim.

Bu zorunlu girdiğimiz süreç biz eğitimciler için de büyük tecrübe oluyor. Gerek teknolojiyi etkin kullanmak, gerekse yeni eğitim tasarımları yapmak bizleri geliştirecek. Teknoloji sayesinde İstanbul dışından katılımcılara da ulaşabilecek olmak büyük mutluluk.

Peryön Akademi sadece eğitimler değil, organize edeceği webinarlarla da İK dünyasına dokunmayı planlıyor. Ben de birkaç başlık üzerinden meslektaşlarıma fayda yaratmaya çalışacağım. Yani ödevim büyük. Bu sıra dışı günlerde birbirimizi destekleyerek güçlendirmeliyiz. Bizlerin bilgilenmesi ve bakışımızı büyütmemiz şirketlerimizdeki çalışanlara da daha iyi destek verebilmemiz anlamına gelir.

.

Yarından itibaren 65 yaş üstü ve 20 yaş altı olanlar sokağa çıkamayacak. 30 büyük şehire giriş ve çıkışlar yasaklandı. Maskesiz sokağa çıkılmayacak. 3 metre kuralına uyulacak… Ama o fabrika ve ofislerde kalabalık gruplar halinde çalışmak zorunda olan insanlar evlerine girmedikçe enfekte insan sayısı azalmayacak, tam tersi sürekli artacak. Eninde sonunda görecekler …

.

Washinton Post – Korona Virüs Dünya Raporu – 03.04.2020

 

#sokağaçıkmayasağıistiyoruz

 

 

Evde Korona Günlüğü, Gün 10, 31 Mart 2020

Sabah sporumuz, teknik aksaklık nedeniyle yarıda çıktığım süreç toplantısı ve öğleden sonra diğer bir proje toplantısı. İş saatlerim klasik akışıyla, yoğun geçti. Bir gelişme olarak, ilk çok katılımcılı Zoom Toplantımı düzenledim. Kıyaslama yapacak olursam, Zoom Google Hangouts’dan çok daha rahat, hızlı ve net çalışıyor.

.

Geçtiğimiz günlerde Toyota Başkanı Akio Toyoda ve Toyota Türkiye CEO’su Ali Haydar Bozkurt’un çalışanlarına sahip çıkan muhteşem açıklamalarını paylaşmıştım.

Hemen akabinde, 28 Mart’ta Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu’nun videosu yayına girdi. Örnek yerli kurumsal liderlik videosu olarak izleyebilirsiniz.

Koç Holding, korona virüsü kriziyle mücadele sürecine elindeki imkanları karşılıksız seferber ederek halkına ciddi destek veriyor;

  • Hastanelere; küçük beyaz eşya, çamaşır ve kurutma makineleri gönderiyor, 
  • Solunum cihazı üretenlere Arçelik’in alt yapısını sunuyor,
  • Ford Otosan ve Tofaş siperlikli maske üretiyor,
  • Tofaş entübasyon kabini yapıyor,
  • Divan City ve Divan İstanbul otelleri sağlık çalışanlarının hizmetine sunuluyor

veeeee

son olarak bugün itibariyle kendisini geliştirmek isteyen bütün insanlara Koç Akademi videolarını bir ay boyunca sınırsız kullanıma açtı.

Alkış alkış alkış.

.

Geçtiğimiz yıllarda bir Bahçeşehir Üniversitesi’nin organize ettiği İtibar Yönetimi Çalıştayı’na katılmıştım. Müthiş bir sabahtı. Türkiye’nin en büyük, önemli yerli veya yabancı topluluk ve şirketlerinin pazarlama direktörleri oradaydı.

Moderatörümüz çalıştayın başlangıcında bizlere “İtibar nedir? diye sordu.

Grup bayağı tartıştı. En son yanımda oturan ve hiç sesini çıkarmayan yaşı 70’lerine yakın, danışman üstat el kaldırdı. Ağırdı. Sakindi. Özdü. Herkes sanki onun konuşmasını bekliyorcasına bir anda sustu:

“İtibar, sözünün eri olmaktır, yapacağım dediğini yapmaktır.” 

Grup topluca, tereddütsüz onu “evettt” diye onayladı. Üstat sonra devam etti;

“İtibarlıysan, güvenilir olursun” 

Sonrasında moderatör gruba sordu:

“Peki, sizce Türkiye’nin en itibarlı şirketi hangisi?”

Grupta yine ateşli bir tartışma başladı. 1, 3, 5 dakika derken baskın bir ses “Koç Holding” dedi. Bir diğer katılımcı “evet, Koç Holding” diye onayladı. Sonra bir diğeri, sonra bir diğeri…

Ne enteresandı ki, o çalıştayda Koç Holding şirketlerinden kimse yoktu. Belki de isabet oldu. Onların olmadığı ortamda onların itibarı herkes tarafından konuşuldu. Kabul gördü.

İşte geçek başarı budur.

Koç Holding Türkiye’nin en itibarlı şirketler topluluğudur.

Korona virüs krizi sürecindeki üretken sorumluluk bilinci performansı da halk tarafından onlara neden güvenildiğinin net kanıtıdır. Hakkediyorlar.

#iyileşeceğiz

 

 

 

Evde Korona Günlüğü, Gün 6, 27 Mart 2020

Süreç İyileştirme

Günlerden Cuma. Yoğun bir haftanın son okul ve iş günü.

Yaprak’la sabah rutinimize devam ettik. 40 dakika sporumuzu yaptık. Kaslarımın ağrısı geçti. Kendimi dinç ve iyi hissediyorum. İşin güzeli, sabah tartıldım. Bir kilo vermişim. Bir keyiflendim ki, anlatamam. 🙂

Spor sonrası saat 10:30’da proje toplantımıza başladık. Verimli geçen çalışmayı 13:00’de bitirdik. Toplantıların devamı gelecek hafta pazartesi gününe.

.

Şirketlerin evden çalışma sürecini verimli kılmak için yapabilecekleri neler olabilir?

Operasyonel olarak işler yavaşladı. Ancak yapısal olarak bu süreç şirketler için bir fırsat. Hızla proje ekipleri kurularak süreç iyileştirme/geliştirme projeleri, beyin fırtınaları sanal ortamda hayata geçirilebilir. Biz bir haftadır sabah saatlerinde bu kıvamda toplantılarda buluşuyoruz. Ve her etap sonunda “bu çalışmayı iyi ki yapıyoruz” diyoruz.

Bunun haricinde şirketlerin üst yönetimlerinin liderliklerini göstermeleri gereken bir dönemdeyiz. Dün Toyota CEO’su Akio Toyoda’nın videosu yayına girdi. Toyoda videoda “Biz bir aileyiz, bu zor günleri de aşacağız” diyor.

Sonsuz takdir ettim. Japonların çalışma disiplinlerini yakından takip ve tecrübe etmiş biri olarak videoya hiç şaşırmadım. Ülkemizde insanların işlerini kaybettikleri veya kaybetmekten korktukları bir süreçteyiz. Bizden de bir patron çıksa, “kimse işini kaybetmekten korkmasın” dese, güzel olmaz mıydı?

.

Akşam saatlerinde devletten ‘evden çıkma yasağı’ beklerken, ‘gönüllü karantina, kendi OHAL’imizi yaşamak’ gibi bulanık ve bence işe yaramayan uygulamalara devam edeceğimizi öğrendik. Bu genişliğin sıkıntılarını önümüzdeki günlerde çokça yaşayacağımızı düşünüyorum.

 

#evdekalTR #elleriniyıkaTR #covid19

Evde Korona Günlüğü – Gün 2, 23 Mart 2020

Ekran Resmi 2020-03-23 21.00.45

Bugün okullar açıldı. 7. sınıfa giden kızım Yaprak’la sabah 09:00’da güne sporla başladık. Okulun bütün öğrencilerden iki YouTube videosu üzerinden istediği bu aktiviteyi kızımla yapıyor olmak çok hoşumuza gitti. Haftanın kalanında da güne zinde başlamaya devam edeceğiz.

Yaprak ekran başında, Zoom üzerinden verilmeye başlanan ilk dersine oturduğunda ben de bilgisayarımın başına geçtim. E-posta kutuma beni heyecanlandıran iki posta gelmişti.

İlki uzaktan çalışma ile yürüteceğim İK projesine aitti. İçinde bulunduğum şehirler arası proje sürecinin gerektirdiği yazışmayı bekletmeden yaptım.

Ardından ikinci ve oldukça zamanımı alan e-postaya geçtim. Türkiye’nin en büyük ve köklü kuruluşlarından birinin tedarikçi havuzuna girmek üzere çok kapsamlı bir veri girişi yapmam gerekiyordu. Büyük şirketlerin tedarik zinciri yönetimi işlerini nasıl yürüttüğünü tecrübe etmek çok keyifli oluyor. Akıllı tasarlanmış veri giriş ekranları beni oldukça zorladı. Sisteme pek çok evrak yükledim. Yazılar yazdım, tercihler yaptım, taahhütlerde bulundum. Bayağı uğraş sonrasında “hayırlısı” diyerek -gönder- butonuna tıkladım.

Sonrasında mevcut projelerimden birinin üst yönetimi ile görüştüm. Virüs vakası öncesinde 23 Mart tarihi için programlanmış önemli bir proje toplantımız olacaktı. Toplantıyı 24 Mart’a yani yarına aldık. Buluşmayı Google Hangouts üzerinden yapacağız. Kalabalık katılımlı, ilk sanal proje toplantım olacak. Ne heyecan 🙂

Ve günün benim için bombası PERYÖN Merkez ile olan görüşmemdi. PERYÖN Akademi‘nin üç yıldır eğitmenliğini yapmaktayım. Nisan ayında gerçekleşecek Performans Yönetimi Eğitimi’ni maalesef ertelemek zorunda kaldık. Ancak her zaman farklı çözümler istenirse geliştirilebiliyor. PERYÖN Akademi yönetimi aldığı kararla uzaktan eğitim sistemini güncelleyerek yakında başlatacak. Akademi ile ertelenen Performans Yönetimi Eğitimi’ni sanal ortamda organize etmek üzerine hemfikir olduk. Enokta platformu üzerinden yapacağımız eğitimin duyurusunu önümüzdeki günlerde yayınlayacağız.

.

Bilgisayardı, telefondu, veriydi, evraktı, e-postaydı derken saati 16:45 yaptım. Gayet verimli bir iş günüydü. Memnunum.

Ben kendimi ‘home office/ev ofis çalışan’ ama hiç bir zaman evde olmayan bir serbest danışman ve eğitmen konumlandırırım. Şimdi ilk defa gerçekten ‘home office’ çalıştığımı söyleyebilirim. Ne kadar etkili ve sonuç üreten bir çalışma modeli olduğunu önümüzdeki günlerde göreceğim, yaşayacağım, yazacağım.

.

Bu arada yurtdışı basını yakından takip eden bir kişi olarak New York bölge valisinin basın toplantısını canlı izledim. New York valisi ekonominin durmaması gerektiğinden bahsetti. Virüs nedeniyle alınan önlemler ve ekonomik faaliyetlerin eşgüdümlü nasıl yürütülebileceğine dair bir plan hazırladıklarını ve diğer eyaletlere de örnek teşkil edebileceğini söyledi. Merakla planın açıklanmasını bekleyeceğim. Bize de ilham verebilir.

.

Akşamüstü saatlerinde Daren Acemoğlu’nun bugün Foreign Affairs dergisinde yayınlanan yazısını okudum. Yazı korona virüsünün ABD ve devlet yönetimi üzerindeki etkilerini analiz ediyor. Acemoğlu’nun okumakta olduğum kitabı ‘Dar Koridor‘a atıflarda bulunan yazıda Türkiye’de yer alıyor. Merak eden ilk önce kitabın ortaya koyduğu önermeyi, sonra makaleyi okusun. Daha anlamlı olacaktır.

 

İnsan Kaynaklarını Güçlendirmek

2018-07-26_bus_42750073_I1 

İnsan kaynakları bölümünün iç müşterisi olan yöneticiler ve çalışanlar her geçen gün daha fazla ilgi, kendilerine dokunabilen daha farklı uygulamalar istiyorlar.

Operasyonel işleri başından aşkın olan insan kaynakları ekipleri ise bu talepleri karşılamakta doğal olarak zorlanıyor.

O zaman kurum içinde yaşanan söz konusu kopukluğu nasıl aşabiliriz? İç müşterimize nasıl dokunabiliriz? Onların beklentilerini nasıl öğrenebiliriz?

Bu soruların cevabı olarak kimisi hızla devreye alınabilecek, kimisi ise biraz daha planlama, organizasyon, sistem gerektiren beş önerim olacak;

  1. Odak Grup Toplantıları

Odak grup, farklı bölümlerden, farklı kademelerden çalışanların bir konu hakkındaki his ve düşüncelerini paylaşabilmelerini sağlamak üzere organize edilen toplantılardır.

Moderatör konumunda olan insan kaynakları bölümü katılımcıların bildirimleri çerçevesinde geliştirici/iyileştirici aksiyon planları yapabilir, öneri sahiplerini geliştirilen projelere kapsayıcı şekilde dahil edebilirler.

  1. İK Rotasyonu

İnsan kaynakları bölümünde rotasyon iki yönlü olabilir;

Birincisi, insan kaynakları ekip üyelerinin farklı bölümlerde zaman geçirmesidir. Bu sayede İK kadroları diğer bölümlerin ihtiyaçlarını, beklentilerini sahada, onlarla çalışarak öğrenebilirler.

İkinci rotasyon şekli, farklı bölüm çalışanlarının insan kaynaklarına gelerek iş süreçlerini görmeleri, öğrenmeleri, görüş ve önerilerini sahada bizlerle yaşayarak dile getirmeleri şeklinde olabilir.

  1. İK Meraklıları Kulübü

Eğer şirketlerimizdeki çalışanlara sorarsak, aralarında pek çok insan kaynaklarına meraklı kişi bulabiliriz. İK meraklılarından kurabileceğimiz bir kulüp gerek insan kaynaklarının gelişiminde ve iyileşmesinde, gerekse gelecekteki İK kadro ihtiyaçlarının karşılanmasında aktif potansiyel yedeklerimiz olabilirler.

  1. Anlık Mini Anketler

Son yıllarda ‘insan kaynakları analitiği’ başlığı altında ele alınan, çalışanlara anlık mini anket uygulamaları yapmak, bizim sahaya dokunmak adına üretebileceğimiz en etkili çözümlerden biri olabilir. Böyle bir metodu basit bir cep uygulaması ile hayata hızla geçirebiliriz.

  1. Çalışana Özel Kariyer Planlama – İş Üstü Eğitimler

Diğer dört önerimin yanında en zorlusu, çalışanlara özel kariyer planlaması yapabilmektir. Zor olmasının nedeni böyle bir açılımın sadece İK değil, uygulamanın bölüm yöneticilerinin de tam desteğini alması gerekliliğidir. Farklı iş üstü öğrenme metotlarının (bakınız; iş üstü eğitim metotları listesi) hayata geçirilebilmesi çalışanlara dokunabilmek, onların gelişimi adına özel süreçler tasarlayabilmek için idealdir.

.

21. yüzyıl insan yönetimi standartları hızla değişirken, bizlerin de kendimizi 20. yüzyıl uygulamalarından derhal sıyırmamız, daha teknolojik, daha sahada, daha kapsayıcı iş süreci ve çözümler tasarımlamamız kaçınılmaz olacaktır.

Yöneticilere İnsan Kaynakları Yönetimi Eğitimi Neden Gereklidir?

HR-TRAINING

İnsan kaynakları bölümü olarak şirketlerimizde İK planlamasından, seçme yerleştirmesine, performansından eğitimine, bordrosundan ücret yönetimine kadar pek çok iş yapıyoruz, uygulama geliştiriyoruz. Ancak gün sonunda sıklıkla kimseyi memnun edemiyoruz ve “insan zor, tatminsiz kardeşim” diyoruz.

Gerçekten böyle mi? Acaba İK olarak bizde de bazı ihmaller olabilir mi?

Bundan yaklaşık 13-14 yıl önce performansını çok beğendiğim bir iş arkadaşım odama gelip “İpek ben senin ne yapmaya çalıştığını anladım” demişti. Ben bu cümleyi duyunca çok şaşırmıştım. Sonra devam etti, “Üniversitede MBA programında insan kaynakları eğitimi alıyoruz ve senin işinin metot akışını öğrendim”.

Arkadaşımın bu geri bildirimi beni çok düşündürmüş, orta kademe yöneticilerle yaşadığım pek çok sıkıntının gerisindeki ‘bilgisizlik’ unsurunu fark etmemi sağlamıştı.

Biz İK’cılar işlerimizi yaparken, uygulamalarımızı geliştirirken sanki herkes bizim kadar insan kaynakları yönetimi biliyormuş gibi davranıyoruz. Oysa ki çoğunlukla bilmiyorlar.

İnsan kaynakları yönetimi bir metotlar yığınıdır. Ciddi iştir. Bir İK uzmanı ilk başta kendi bilgisinin yeterliliğini sorgulamalıdır. Kendinden eminse, ardından en önemli müşterisi konumundaki orta kademe yöneticilere ulaşmalıdır. Çünkü bilgi eksikliği olan, insan yönetimi felsefesini, hedeflerini anlamamış yönetim kadrolarına uygulamalar geliştirmek büyük hata ve bizim işimizi verimsiz, etkinliğini de düşük kılıyor.

Çözüm noktasındaysa üç önerimi masaya koyuyorum;

    1. Bütün yöneticilere şirketin insan yönetimi stratejisi, öncelikleri ve uygulamalarının konumlandırıldığı ‘Temel İnsan Kaynakları Yönetimi Metot Eğitimi’ verilmesi. (içerik: İK planlama, seçme yerleştirme, performans yönetimi, kariyer ve yetenek yönetimi, insan liderliği, koçluk & mentorluk, temel seviye endüstriyel ilişkiler)
    2. İK bölümünün geliştirmeyi planladığı her uygulamanın ‘kapsayıcı proje’ olarak yapılandırılması, hem yönetici, hem de çalışanların sürecin paydaşı kılınmaları.
    3. Her geliştirilen uygulama öncesi bütün yönetici ve çalışanlara işin felsefesini ve uygulamasının eğitimlerinin özenle verilmesi.

Yazının sloganı ‘Eğitim Şart’

 

 

İnsanı Anlamak – Oytun Erbaş 5’lisi

Oytun Erbaş 1978 doğumlu, kendini bilime adamış, tatlı dilli bir tıp doktoru.

Aşağıda sizlerle beş videosunu paylaştım.

Her videosunu izlerken önümdeki deftere notlarımı aldım. Kızımı yanıma çağırdım, onun da videoları izlemesini sağladım.

Oytun Erbaş konuşmalarında insanı anlatıyor ve bunu öyle esprili, akıcı bir dille yapıyor ki, videoları tekrar tekrar izlemekten sıkılmıyorsunuz. Ben de düşündüm, bu kıymetli içeriği Kaynağım İnsan’a yerleştirmeliyim dedim.  Oytun Erbaş’ın zekası hep elimin altında olmalı. Aynen kütüphanemdeki kitaplar gibi.

Dilerim siz de vaktinizi ayırır, videoları ekibinizle, ailenizle, çocuklarınızla birlikte keyifle izler, insanı bilimin ışığında ve Oytun Erbaş’ın şen anlatımıyla öğrenirsiniz.

İyi seyirler.

3. TAYSAD Yetenek Yönetimi Konferansı

3. TAYSAD Yetenek Yönetimi Konferansı 10 Ekim 2019 Perşembe günü gerçekleştirildi.

Üç yıldır büyük beğeniyle katıldığım konferansın ilk yılında Yetenek Yönetimi Paneli’nin moderatörü olarak görev almıştım. Ford Otosan, Assan Hanil, BASF, Maxion Wheels İK müdürlerinin katıldığı panelde şirket uygulamalarını etraflıca konuşmuştuk.

2019 yılı organizasyonunda konuşmacı olarak yer almak benim için ayrı bir heyecan ve onur oldu. TAYSAD ekibinden Sevgi Özçelik ile konuşma konumu titizlikle belirledik; Yetenek Gelişim Metodları. Ana konuya bir de parantez açtık, ‘Bütçesi dar olan şirketler yetenek yönetemeyecek mi?’

Bana ayrılan otuz dakikada katılımcılar ile 23 yetenek bulma/geliştirme metodu paylaştım. Listeyi Kaynağım İnsan’da da paylaşmayı bir ödev biliyorum:

1. Bireysel farkındalık analiz formları
2. Kariyer haritaları
3. Kariyer danışmanlığı
4. Çok yönlü performans, potansiyel ölçüm ve geri bildirimleri
5. Rotasyon
6. Proje atamaları
7.Çapraz proje atamaları
8. Zorlu görevlendirme
9. Geçici görevlendirme
10. Gölgeleme
11. İç eğitmen olmak (birebir veya sınıf eğitim)
12. Body/iş ortağı atama (birebir eğitim, işe alıştırma ortağı, vs.)
13. Üst yönetim toplantılarına katılım
14. Esnek çalışma
15. İşten çıkanlara açık kapı politikası
16. İnovasyon – beyin fırtınası toplantıları (Lider yönetiminde)
17. Kendi kendine öğrenmek disiplini
18. Yazı, makale üretmek
19. Yuvarlak masa toplantıları
20. Kıyaslama – Benchmarking
21. Öneri sistemleri
22. Sosyal sorumluluk içeren proje görevlendirmeleri

23. Potansiyel analiz – düzenli vaka çalışmaları (yönetici – çalışan)

Eğer bana bu 23 metodu nasıl kullanacağız? diye sorarsanız, onu ayrıca görüşmemiz gerekir derim.

TAYSAD’ın yetenek odaklı İK organizasyonunun fikir sahibi Perihan İnci’den TEV – Türkiye Eğitim Vakfı’na adımıza yapılan bağışın belgesini almak da benim için ayrıca büyük mutluluk oldu.

Teşekkürler TAYSAD ???

Haydi Bir Kitap Kulübü Kuralım!

Bilgi güçtür.

Bilgiye ulaşmanın en doğru yollarından biri, dünyaca kalitesi kabul görmüş kitapları okumaktır. Bilim insanları diyor ki, bir insanın kütüphanesine bakarak onun hakkında pek de yanılmayacağız görüşlere sahip olabilirsiniz.*

Ben okuduğum kitapları arkadaşlarımla, eğitimlerde katılımcılarla paylaşmaktan büyük keyif alırım. Ama paylaşmak adına en muhteşem anlar hangisidir biliyor musunuz?

Ortaklık anları.

Yani okuduğunuz kitabı okumuş bir başkası ile oturup konuşmak, kitabın dalgaları üstünde birlikte surf yapmak, belki taklalar atmak, belki düşmek, hatta bazen yok olmak. Örneğin Nassim Taleb’in Siyah Kuğu’sundan boğulmadan kurtulan, Mevlana’nın Mesnevi’si için “a’dan z’ye çok iyi anladım” diyen biri ile ben tanışmadım.

Birlikte kitap okumak iş hayatında ekip olmanın, birlikte iş yapmanın antremanı gibidir aslında. Kimler neler anladı, neleri beğendi veya beğenmedi, kim nerede ikna olamadı, hatta kimin kitaptaki bir vurgu nedeniyle hayatı değişti? Aklı ve duyguları paylaşmak, dikkatle birbirini dinlemek, empati kurmak ciddi ekip işidir. Ve birlikte kitap okumak ciddi bir iştir. Ben o nedenle hep soruyorum şirketlerde insanlara: Bir kitap kulübü kurdunuz mu? Birlikte kitap okudunuz mu?

Çünkü birlikten güç doğar.

O zaman ortaklaşa kazanılan bilgi, birlikteliği de sağlamlaştırır diyebilir miyiz?

Bence evet.

O zaman birlikte bilgilenerek, birlikte güçlenelim.

Haydi yarından tezi yok şirketimizde, arkadaşlar arasında bir kitap, birlikte okuma kulübü kuralım !

 

* Blink – Malcolm Gladwell

Performans Yönetimi Eğitimi – PERYÖN, 10-11 Mayıs 2018

Peryön Akademi bünyesinde, 10-11 Mayıs 2018 tarihlerinde Performans Yönetimi Eğitimi gerçekleştireceğiz. 

Performans Yönetimi’nin,

⇒ kurum performansının ölçülebilmesinden başlayarak, bölüm ve bireye doğru olan zorlu yolculuğunu, farklı sektör ve şirket örnekleriyle,

⇒ bireysel ve grup uygulamaları yaparak ve her ürettiğimizi bol bol tartışarak,

⇒ son 20 yıl içinde performans yönetmek kavramının ne gibi değişikliklere uğradığını ve nereye gitmekte olduğunu inceleyerek,

iki dolu gün geçireceğiz.

Performans Yönetimi Eğitimi hakkında detaylı bilgi almak için Peryön Akademi’ye buradan ulaşabilirsiniz.

10-11 Mayıs 2018’de görüşmek dileğimle,

İnsan Kaynakları Üzerine Canlı Sohbet


Şubat ayı içinde Business Management School ile birlikte Facebook üzerinden canlı İK sohbeti gerçekleştirdik.

Azerbaycan’daki meslekdaşlarım seçme yerleştirme, performans değerlendirme, işveren markası, motivayon, ücret yönetimi, görev tanımları, yönecilik, yeni İK’cıların neler yapaması gerektiği üzerine birbirinden güzel sorular sordular. Hepsine teşekkür ederim.

Dahası bir sonraki canlı sohbete diyorum 😀

2017 Yılında Eğitim Sistemini Nasıl Yapılandırsak?

Yukarıda görmüş olduğunuz pramidi hazırlayan Amerikan Eğitim Laboratuvarları çok aydınlatıcı bir iş çıkarmış. Piramid, hangi metotla öğrenmenin daha kalıcı olduğunu yüzdesel şekilde çok net gösteriyor.

O zaman size bu piramid oluşturulmadan 80 yıl önce, yukarıda belirtilen zihinde en kalıcı üç metodu (tartışma grupları, uygulayarak öğrenme, başkalarına öğretmek), en etkili şekilde kullanarak bir dünya devi haline gelmiş şirketin ismini yazayım:

TOYOTA

Toyota, kurulduğu 1937 yılından itibaren liderlik felsefesi hiç değiştirmedi ve bu felsefe ile aile fertlerini, yöneticilerini, çalışanlarını yetiştirdi, geliştirdi, dönüştürdü:

Lider yetiştiremeyen lider olamaz.

Bu felsefenin altında önce tutum olarak “sabır“, ardından Shu-ha-ri, ohno tekniği, vb. gibi pek çok alt metot, disiplin tanımlı.

Toyota, 2016 yılında dünyanın en iyi markaları arasında 5. sırada yer aldı. Otomotiv sektöründe ise lider şirket konumunda.

Japon Toyota’nın yalın üretim, yönetim, insan yetiştirme sistemleri sektör farkı gözetmeksizin bütün Amerikan/dünya devleri tarafından kopyalanıyor, uyarlanıyor, uygulanmaya çalışılıyor.

Peki, herkes yapmaya çalışır da başarılı olamaz. Toyota nasıl başarmış diye soracak olursanız, ona da şirketin cevabı net:

İnsana saygı

Bilmem anlatabildim mi?

 

Tavsiye kitaplar:
Toyota Tarzı – Jeffrey K. Liker
Toyota Tarzı Liderlik – Jeffrey K. Liker – Gary L. Convis
Yalın CFO – Nicholas Katho
Toyota Kültürü – – Jeffrey K. Liker – Micheal Houses
Gemba Kaizen – Masaaki Imai

 

İşe İade Davalarında Uzman Görüşü İle Güncel Gelişmeler

Bu video, 2015 yılı PERYÖN 23. İnsan Yönetimi Kongresi’ne ait.

Geçen yıl sevgili Prof. Dr. Erdem Özdemir ile birlikte “İşe İade Davalarında Uzman Görüşü İle Son Gelişmeler” başlığı altında hukuki olarak insan kaynakları profesyonelleri için çok önemli olduğunu düşündüğümüz 5 ana konuya değiniyoruz.

  1. Sağlık
  2. Performans
  3. İkale
  4. Mobbing
  5. İcralık olan çalışanlar

İzlemenizi tavsiye ederim.

Göç İle Gelen Gündem

Göç İle Gelen Gündem PERYÖN, 16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi‘ni geçtiğimiz hafta bütün olumsuzluklara rağmen başarı ile organize etti. Bütün PERYÖN ekibini kutluyorum. Daha iyisi “Şam’da kayısı olurdu” vurgumu da yapmadan geçemiyorum.

Biz de, 21 Ekim 2016 Cuma’ya denk gelen kongrenin ikinci gününde “Göç İle Gelen Gündem” oturumumuzu gerçekleştirdik.

Moderatörlüğünü üstlendiğim oturumda Yetkinlik Programları Müdürü Damla Taşkın, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği adına Türkiye’de sayıları 3,5 milyonu bulan mültecilerin durumunu, onlar için yapılanları ve yapılabilecekleri çok net şekilde açıkladı. Göçün sosyal, ekonomik, insanı boyutunu verilerle aktardı.

Damla Taşkın, Suriyeli mültecilerin işe alınmaları halinde çalışma izinleri ve işe adaptasyon sürecinde BM’in şirketlere verdiği desteklerden bahsetti. İlgilenen İK’cılar ve şirket temsilcileri için Damla Taşkın’ın e-posta adresini paylaşmamın faydalı olacağını düşünüyorum: TASKIN@unhcr.org . Kendisi ile Suriyeli mülteci istihdamına dair her türlü soru, sorun ile ilgili bağlantıya geçebilirsiniz.

Türkiye’de yaşayan nitelikli/üniversite mezunu Suriyeli mültecileri temsilen 3 yıldır ülkemizde yaşayan Majd Alabd, Suriye’de savaş öncesi yaptıkları ve savaş sürecinde yaşadıklarından bahsetti. Ardından Türkiye’ye geldiği dönem içindeki iki iş tecrübesini dinleyiciler paylaştı. İlk tecrübesi, bir yıl süresince tekstil sektöründe, düşük maaşlı ve fazla saatlerle, izinsiz çalışması hakkında idi. İkincisi ise turizm sektöründe, bellboy/garson olarak başlayıp, dil avantajı sayesinde (4 dil biliyor kendisi) resepsiyonistliğe kadar ilerlediği ama maaşını alamadığı hazin tecrübesiydi. Majd Alabd’ı dinlerken kendimi onun yerine koydum. Kızdım, üzüldüm, düşündüm ve ona sordum:

“Acaba sana bütün imkanlar verilse hangi işi yapmak isterdin?”

Majd Alabd “Sivil toplum kuruluşunda çalışmak ve ihtiyacı olanlara yardım etmek isterdim” dedi.

Bu söylem, Majd Alabd ve temsil ettiği bütün nitelikli mülteci nüfusun belki de ortak sesiydi. Biz insan kaynakları profesyonelleri, danışmanları olarak nitelikli Suriyeli mültecileri iş görüşmelerimize davet ederek, uygun olanları kadrolarımıza alarak onların içinde bulundukları zor süreci daha az zararla atlatmalarına yardım edebiliriz. Bu çok boyutlu bir kazan-kazan ilişki olur.

Majd Alabd’ın Türkiye’de çalışma vizyonunda sadece sivil toplum kuruluşlarının olmasının gerçek nedeni ise biz İK’cıların halen nitelikli mültecileri yerel nitelikli işgücü piyasamıza katmamış olmamızdır. Kimse Majd Alabd’a baktığında onu şirket kadrosundaki potansiyel bir pazarlamacı, bir finansçı, bir planlamacı olarak henüz görmüyor. İnsan kaynakları olarak gerçek çeşitlilikten bahsedeceksek Majd ve diğer bütün Majd’lara kapımızı açmamız gereklidir.

Oturumun üçüncü konuşmacısı Gaziantep Ticaret Odası Genel Sekreter Yardımcısı Figen Öğüt Çeliktürk idi. Suriyeli mültecilerin şehrin toplam nüfusunun %20’sini oluşturduğunu söylediğinde bütün dinleyiciler şaşırdı. Gaziantep Ticaret Odası olarak 2013 yılına kadar durumun ciddiyetini farkedemediklerini söyledi. 2013 yılı sonrasında mülteciler için BM ile birlikte çeşitli programlar geliştirdiklerini ve geliştirmeye devam ettiklerini vurguladı. Yapılacak çok iş olduğunu, mülteciler ile yaşamak sürecinin orta vadede bitmeyeceğini, o nedenle bir an önce iş piyasalarının duruma adapte olması gerektiğinin altını çizdi.

Figen Öğüt Çeliktürk’e önemli bir soru oturum dinleyicimizden geldi: “Suriyeli mülteciler işe girdiğinde mevcut kadrodan tepki geliyor mu?”. Figen Ögüt Çeliktürk, herhangi tepki gelmediğini belirtti ve devletin koyduğu 1/10 kotasını aktardı: Yasaya göre 10 kişi çalıştıran bir şirkette sadece 1 Suriyeli işçi istihdam edilebilmektedir.

Ana hatlarıyla aktarmaya çalıştığım ‘Göç İle Gelen Gündem’ oturumumuzu çok kısa bir mesajla bitirdik:

“Yüreğimizi ve aklımızı çeşitliliğe açalım. Nitelikli Suriyeli mülteci gençleri şirketlerimizde uzman kadrolara alalım. Bu zenginliği kucaklayalım”

 

Fotoğraf: Ahmad Shaker

Göç İle Gelen Gündem Oturumu – 16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi

PERYÖN

20-21 Ekim 2016’da Haliç Kongre Merkezi’nde PERYÖN’ün organize ettiği 16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi’nde insan kaynakları profesyonelleri, danışmanları, öğrencileri, eğitimcileri, yöneticileri bir araya gelecek.

İki gün boyunca onlarca konuşmacı ve konu alternatifi arasından kendisi için en faydalı olanı seçmeye çalışacak yüzlerce İK’cıyı şimdiden hayal edebiliyorum.

İşte sizin için çok güncel, hayli üzücü ama bir o kadar da öğretici alternatif;

Göç İle Gelen Gündem 

Sosyal medyadan beni takip edenler, Ağustos 2016’dan bugüne İstanbul’daki Suriye, Irak, Filistin, Yemenli mülteci ve göçmenlere Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyet gösteren IMC Türkiye ile eğitim verdiğimi hatırlayacaktır.

‘Aynı coğrafya, geçmiş, din ve kültürel unsurları paylaştığımız bu insanlarla ne kadar empati kurabiliyoruz?’, ‘Onlardan neler öğrenebilir, onlara neler öğretebiliriz?’ düşünceleri ile merakla başladığım eğitimler süresince, sıklıkla gözlerimin dolduğunu, çokça duyduklarıma şaşırdığımı ve onlarla iken kendimi çok mutlu hissettiğimi söyleyebilirim.

Ortaklıklarımız farklılıklarımızdan fazla. 

PERYÖN’ün 16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi’ne ülkemizde sayıları 3,5 milyonu bulan göçmen ve mültecilerden özellikle nitelikli olanlarının iş piyasasına kazandırılması konusunu taşıması kanımca çok isabetli bir yaklaşım oldu. Oturum moderatörlüğünün bana teklif edilmesini ise “daha ne isteyebilirdin ki?” şeklinde yorumluyorum.

Oturum konuşmacılarımız konularının uzmanları ve bu zorlu hayatın tam merkezinden. Bizler nitelikli göçmen ve mülteci istihdamının sosyal, hukuki, ekonomik ve özellikle insanı boyunu sizlere anlatmak istiyoruz. Dersimizi çalıştık. Konuşmacılarımız bilgi ve tecrübelerini paylaşmaya ve sizlerin sorularını cevaplamaya hazır.

Oturumumuza bekliyoruz. İlginiz için şimdiden teşekkür ederiz.

 

Gün: 21 Ekim 2015 Cuma
Saat: 13:00-14:00
Salon: Fener Salonu

 

16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi, İstanbul ’16

peryön Türkiye olarak cumhuriyet tarihimizin belki de en zor günlerini geçiriyoruz. Evdeki, sokaktaki ve iş hayatındaki insanlar endişeli, şaşkın ve kızgın.

Goethe’nin çok güzel bir sözü var: “Hayatın nimetlerinin değerini bize öğreten, ancak hayatın zahmetleridir.

Zahmetler bize birlikteyken en güzel, en doğru, en sürekli olabileceğimizi gösterdi.

Şimdi de farklı bir birlikteliğin zamanı geliyor. Üstelik bu sadece biz bize değil, dünya ile ele ele gerçekleştirilecek bir birliktelik; 16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi.

20-21 Ekim 2016 tarihlerinde gerçekleştirilecek olan 16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi organizasyonunu PERYÖN – Türkiye İnsan Yönetimi Derneği gerçekleştirecek. Türkiye insan kaynakları camiası olarak PERYÖN önderliğinde dünyaya ev sahipliği yapacağız. Bu bana çok heyecan verici geliyor.

PERYÖN organizasyon komitesinin işi çok ağır. Ama kanımca onlara “kolay gelsin” demenin birkaç adım ötesine geçebilmeliyiz. Örneğin 16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi‘nin duyurusunu sosyal medyadaki hesaplarımıza taşıyarak organizasyona destek vermeye başlayabiliriz. Ardından belki birkaç konuşmacı hakkında bilgi sahibi olarak bireysel kongre motivasyonumuzu arttırabiliriz.

Önümüzdeki günlerde Kaynağım İnsan’da ilgimi çeken kongre konuşmacıları ve konu başlıkları hakkında birkaç cümle yazarak ben de kendimi sürece hazırlamak istiyorum. Konular zengin, konuşmacılar çok, nihayetinde seçmek zorunda kalacağız, değil mi?

🙂

Japonya’da Eğitim – 4 / Japon Yönetiminin Ruhu

Japon yönetim ruhu

15 gün süren Japon Kurumsal Yönetimi Programının ilk konusu, alt yapı niteliğindeki Japon yönetimimin ruhu idi. İki gün süren eğitimi Konan Üniversitesi’nden Prof. Dr. Tadao Kagono verdi.

Prof. Kagono “Çalışanların kurumsal bir yapının istek ve kurallarına uymasının nedeni nedir?” diye sordu bize.

Bu zor sorunun cevabının, kapitalizmin kendini net hissettirdiği 20. yüzyıl başında ekonomist, sosyolog Max Weber ve ekonomist, sosyolog, tarihçi Werner Sombart’ı da çok meşgul ettiğini söyledi.

Eserlerinde, Max Weber sorunun cevabına protestan iş ahlakı üzerinden ulaşmaya çalışırken, Werner Sombart kapitalist ekonominin gelişimde yahudilerin önemini vurgular.

Genel olarak değerlendirildiğinde ise kapitalist yönetim sistemlerinin üç ana unsur üzerine inşa edildiğini anlıyoruz;

  1. Uyrukluk, ait olma

Weber, uyrukluk unsurunu protestan iş ahlakı üzerinden tanımlıyor. İyi bir protestanın varoluş amacı çalışmaktır. İş hayatındaki bir protestan yaşadığı topluma karşı olan sorumluluğunu çalışkan bir birey olarak, uyum ve işbirliği içinde, dürüst çalışarak gerçekleştirebilir. Uyrukluk bireyin içindeki dinle eşgüdümlü değerlerin dışarıya yansımasıdır.

  1. Girişimcilik

Sombart kapitalizm içindeki girişimcilik unsurunu, ‘yenilikçilik’, ‘yapıcı yıkıcılık’, ‘misyon sahibi olmak’ ve ‘yarışı kazanma iradesini sergilemek’ şeklinde tanımlar. Her bir kavram için sayfalarca, kitaplarca yazı yazılabilir.

  1. Faydacı zihniyet

Sombart, faydacı zihniyeti eserlerinde akılcılık, kişisel çıkar, mantıksal sorgulama, ölçümleme ve sayısal düşünme olarak tanımlar.

Kapitalizmin işletmecilik üzerinden unsurlarını inceledikten sonra bu üç unsurun Japon yönetim sistemlerinde nasıl vücut bulduğunu dinledik.

Prof. Kagono, Japon yönetiminde çok güçlü uyrukluk, ait olma duygusu olduğunun altını sürekli çizdi. Batının din bazlı ahlak yaklaşımı Japonlarda da mevcut. Onlar da Budizm, Zen ve Japonların yerel dini Şintoizmin içsel değerlerini dış dünyaya ve çalışma hayatına yansıtıyorlar. Uygulamada da batıdan daha başarılılar. Örneğin bizler batıda bir gencin bütün iş hayatı boyunca defalarca iş değiştirmesini olağan karşılamamız gerektiğine ‘inanmaya’ çalışırken, Japonya’da gençler halen yaşam boyu istihdam-life time employment yani bağlılık anlayışını koruyor. Bunun kanıtlarını da yaptığımız şirket ziyaretlerinde gördük.

Japon yönetim felsefesinde kuruma bağlılık kurallardan ziyade disiplin ve alışkanlıklar ile sağlanıyor. Bu disiplin ve alışkanlıkların en önemlisi Türkiye’de de üretim sektörünün yakından bildiği 5S temizlik uygulamaları. Her çalışan (beyaz + mavi yaka) kendi çalışma alanının temizlik süreçlerine bifiil katılıyor. Bu temizliğe tuvalet temizliği de dahil. Küçük detaylara verilen önem ve karşılıklı gözlem vurgusunu da unutmamak gerek.

Prof. Kagano’nun dikkatimizi çeken diğer bir vurgusu batı yönetim sisteminin ruhunda güçlü olan agresif girişimcilik unsurunun Japon yönetim anlayışında nispeten zayıf durumu idi. Bunun nedeni olarak da sosyal girişimcilik kavramı üzerinde uzun uzun durdu. Osaka şehrinin de yer aldığı Kobe bölgesinin Japon sosyal girişimciliğinin merkezi olduğu belirtti.

Japon yönetiminde sosyal girişimcilik kavramı, faydacı zihniyet unsurunun ana belirleyicisi durumda yer alıyor. Bu ne demek? Yani Japon yönetim sistemi ile batı arasındaki en büyük fark, ulusal çıkarlar her zaman kişisel çıkarın önünde kabul ediliyor. Batı işletmeciliğinde kar etmek amaç iken, Japon yönetiminin ruhunda kar etmek ulusal çıkarlar için bir araç. Örneğin Japonya’nın en büyük inşaat şirketlerinden birinin tepe yöneticisinin topluma yeterince fayda sağlayamadığı düşüncesi ile harakiri yaparak hayatına son verdiğini dinlerken şaşkınlığımızı gizleyemedik. Kendi ülkelerimizde yaşadıklarımızı düşünüp acı acı güldük. Sözün özü, batı dünyasının son 20 yıldır “sosyal sorumluluk” diye pazarladığı kavramın Japon yönetim ruhunun özü olduğunu anladık.

İddialı hedef koymak derken de Japonların genel yaklaşımının da çok etkileyici olduğunu belirtmeliyim. Misal, Panasonic’in bakış açısında maliyetleri %3 azaltabilmek %30 azaltmaktan daha zor !!!

Faydacılık unsuru dahilinde, sayılarla yönetim için önümüzdeki bir yazıda başlık olarak değineceğim mikro boyutta kar merkezleri oluşturma sistemi ‘Amoeba’ çok ilgi çekici. Bunun haricinde Panasonic’in organizasyonel yapılanması, Murata’nın matris muhasebe sistemi, Fuji Elektrik ve Toyota’nın kurumsal spin-off’ları detaylı incelenmesi gereken örnekler arasında yer alıyor.

Prof. Kagono’nun başta Panasonic’in kurucusu Konosuke Matsushita’yı anlatarak Japon girişimcileri incelediği dersimizin içeriğini sonraki yazımda paylaşacağım.

.

Önceki yazılar:

Japonya’da Eğitim – 3 / Başlıyoruz

Japonya’da Eğitim – 2 

Japonya’da Eğitim – 1 

 

 

 

Japonya’da Eğitim – 3 / Başlıyoruz

JCMP

24 Şubat – 10 Mart 2016 tarihleri arasında Japonya’nın Osaka kentinde HIDA tarafından düzenlenen “Japon Kurumsal Yönetim Programı”nı başarı ile tamamladım.

Şık bir cümle.

Programı tamamlamış olmak büyük mutluluk. Gerçek mutluluk ise program sürecinde öğrendiklerim, yaşadıklarım, gördüklerim ve tanıştığım birbirinden değerli, akıllı, tecrübeli insanlar.

Kitap okuma performansı iyi bir kişi olarak ummadığım kadar zengin ve orijinal eğitim içeriği ile karşılaştığımı yazmalıyım. Bu ve bu yazımı takip eden birkaç paylaşımımda Japon kurumsal yönetim yaklaşımlarını hem yapısal, hem de insan kaynakları yönetimi boyutu ile aktarmaya ve analiz etmeye çalışacağım.

Eğitim İklimi ve Katılımcı Profili

Japonlarla daha önce çalışma tecrübesine sahip olduğum için eğitimin ilk günü bizlere tanımlanan disiplin kurallarına hiç şaşırmadım.

Program koordinatörümüz Yusuke Takeuchi şu sözleri tatlı tatlı gülerek söyledi:

Sizler bu programa Japon halkının ödediği vergiler ile geldiniz. Sizlerden isteğimiz, bu fedakarlığın farkında olmanızdır.

Lütfen eğitimden faydalanacak şekilde eğitimi takip edin, kurallara uyun, eğitim sürecinde verilecek sunum ve okuma ödevlerini yapın, eğitime aktif şekilde katılın.”

Japonlar yabancılara ve birbirlerine karşı çok zarif insanlar ve görüldüğü gibi gerektiği yerde de çok netler.

Sınıfımız, 10 ülkeden gelen (Hindistan, Sri Lanka, Pakistan, Meksika, Makedonya, Bangladeş, Sudan, Endonezya, Tayvan, Türkiye), 3’ü kadın, toplam 17 katılımcıdan oluşuyordu.

IMG_1586Katılımcıların 10’u kendi aile şirketlerinin üst kademe yöneticileri idi. 7 katılımcı ise profesyonel üst düzey yönetici sıfatı ile yer alıyordu. (Genel müdür, fabrika müdürü, planlama direktörü gibi) Ben Logo Yazılım’ın İK Danışmanı olarak ikinci grupta idim. Kısacası katılımcı kalitesi ve yaş ortalaması bir hayli yüksekti. Eğitimin ikinci günü mini proje/sunum takımlarına ayrıldığımızda, Sudan, Sri Lanka, Endonezya ve Türkiye’den oluşan takımımız Kartallar’ın en genç üyesi bendim. (Fotoğraf: Akşam yemeği sonrası ilk sunum olan 5S için çalışıyoruz, yaş ortalamamız 50)

Eğitim İçeriği

Eğitim, sekiz ana başlık, şirket ziyaretleri/online seminer, iki mini proje çalışması ve sunumu ile bol bol günlük okuma ödevlerinden oluşuyordu.

Ana başlıklar;

1. Japon Yönetim Ruhu
– Şirket ziyareti, Panasonic, Matsushita Müzesi ziyareti

2. Temizlik Alışkanlığı ve Yönetimi – 5S
– Şirket ziyareti: Hiraoka Hyper Tools (Toyota’nın kıyaslama/benchmarking yaptığı şirket)
– 5S mini proje çalışması ve sunumu
– Denizaşırı online şirket semineri: Hirdaramani Group, Sri Lanka

3. Amoeba Yönetimi
– Kavram ve uygulama egzersizleri
– Şirket ziyareti: ACTEC (el yapımı aliminyum, ‘terzi yapımı’ çanta üreticisi)

4. Gelenesel Yönetim ve Japon Aile Şirketleri
– Şirket ziyareti: Takenaka İnşaat (Japonya’nın 5. büyük inşaat şirketi, %100 aile şirketi, ilk dörtte yer alan inşaat şirketleri halka açık)

5. İnovasyon ve İnsan Kaynakları Yönetimi

6. Yeni Ürün Geliştirme ve Tedarikçi İlişkileri

7. Hibrit Yönetim Sistemi Kurmak

8. Yüksek Performanslı Bilgi Paylaşım Modeli Yaratmak ve Yönetmek

– Toyota vaka analizi / video

9. Final Sunumlar

(devam edecek)

 

Önceki yazılar:

Japonya’da Eğitim – 1 

Japonya’da Eğitim – 2