Evde Korona Günlüğü, Gün 20, 10 Nisan 2020

Haftanın son iş günü şanlı Cuma. Evet, evdeyiz ama özellikle Yaprak için hafta içi ve hafta sonu ayrımı çok net. Neden mi? Çünkü hafta içi saat 09:00-09:30 arası spor yapmak disiplinimiz var. Hafta sonu serbest. Yaprak hafta sonunu iple çekiyor 🙂

Bu arada kızımın okulu sayesinde tanıştığım Roberta’s Gym youtube kanalını herkese tavsiye ediyorum. Bilgisayar animasyonu olan videolar bana çok sevimli geliyor.

Kanalda sağlıklı yaşam üzerine pek çok içeriğe ulaşabilirsiniz. Genel kardio, yağ yakma dışında kalça ve bacaklara, karın bölgesine, omuz ve kolları çalıştırmaya odaklı başka başka videolar var. Benim size daha nokta atışı tavsiyelerim ise;

  1. 12 dakikalık fitness videosu 
  2. 19 dakikalık fitness videosu 
  3. 30 dakikalık fitness videosu – Öldürücü
  4. Her güne özel fitness videoları 
  5. Çocuğumuzla birlikte yapabileceğimiz fitness videosu 

.

Dün başladığım iş odaklı yazımı bugün bitirerek Kaynağım İnsan’da yayına aldım.

Koronavirüs Krizi Çevik Organizasyonu Denemek İçin Fırsat Mı?

Genelde blog yazıları uzun tutulmaz. Okuyucu hap içerik ister. Bu nedenle yazarken 300 – 500 kelime kullanarak, hatta bazen daha da az, konuyu toplamaya çalışırız. Ancak bu sefer kuralı kırdım, 1250 kelimelik bir yazı ürettim. Son yıllarda üzerine ciddi okuma yaptığım çeviklik konusunu 500 kelimede kesemedim. İyi okumalar, görüşlerinizi bekliyorum.

.

Washington Post – 10.04.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (ilk 20 ülke)

#sokağaçıkmayasağıistiyoruz #covid19 #evdekoronagünlüğü

Koronavirüs Krizi Çevik Organizasyonu Denemek İçin Fırsat mı?

Koronavirüs krizi bütün dünyada kamu, özel sektör, sivil toplum kurumları ayırt etmeksizin özellikle ofis kadrolarını evde çalışmaya yönlendirdi. Alışık olmadığımız bu çalışma modeli zorluklar yanında bazı fırsatlarda beraberinde getiriyor.

Fırsat derken neyi kastediyorum?

Son on yılın giderek popülerleşen ancak çok da anlaşıldığını düşünmediğim çevik organizasyon, çevik çalışma, çevik insan olma kavramıdır masamızdaki fırsat.

20. Yüzyılı Kapattık

20. yüzyıl organizasyonuna bakarsak iki tip yapılanmayla karşılaşırız; bunlardan birincisi patron tipi, ikincisi hiyerarşik/bürokratik tip yapılanmadır.

Patron tipi, adından da anlaşılabileceği gibi otoriter kişinin bütün yetkiyi elinde bulundurduğu yapılanmadır. Bu yapılanma tipine kamuda, özel sektörde veya sivil toplum kurumlarında sıklıkla rastlarız.

Patron tipi yapılanmada, erki elinde bulunduran kişinin bilgi, tecrübe, vizyonu ve en önemlisi etik değerlere yönelik duruşu kilit konumundadır. Çünkü kurumun içinde yer alan çalışanlar en tepede oturan kişiyi kendilerine model olarak alır, onu aynalar.

Kendisine bağlı çalışanlardan koşulsuz itaat, bağlılık bekleyen ve sıklıkla güven problemi nedeniyle yetki devredemeyen patron tipi yapılanmaların ömürleri de uzun olmaz. Çünkü sürdürülebilirlik ancak gücün ve yetkinin dağıtılmasıyla gerçekleşebilir.

Vizyon sahibi kurucu otoriter patronların en kısa sürede devreye aldıkları süreç insan kaynakları yönetimidir. Çünkü istediği kadar otoriter olsun, büyümek isteyen patronlar oyunun kuralını bilir. Bu kural güçlü ekibe sahip olmak, onlara yetki ve sorumlulukları devretmektir. Sonuç olarak, patron tipi yapılanmadan hiyerarşik/bürokratik yapılanmaya geçiş, kuruma alınacak ileri seviyede mesleki ve davranışsal yetkinliklere sahip yönetici ve uzman kadrolarla olur.

Hiyerarşik/bürokratik tip, yetki ve sorumlulukların liyakat esasına göre yönetici ve çalışanlara dağıtıldığı yapılanmadır. Bu tip yapılanmada kurumun amaçları, hedefleri, kaynakları, iş süreçleri, stratejik planlamalar çerçevesinde işletilir, raporlanır. Keyfiyet yoktur. Bölümler arası ilişkiler verimliliğin veya verimsizliğin en önemli nedeni veya sonucudur. Organizasyon büyüdükçe kurum içi iş ve ilişki yönetimi zorlaşır, hantallaşır. Bir kararın alınması, bir imzanın çıkması için yetki basamaklarının aşılması bazen haftaları, hatta ayları alır.

21. Yüzyıla Girerken

20. yüzyılın özellikle son çeyreğinde teknoloji kurum yapılarında büyük değişikliklere neden oldu. Özellikle yazılım teknolojileri iş süreçlerinin hızlanmasına, iş süreçlerini yürüten insanların da kısa sürede teknolojik yetkinliklerle donanmasına neden oldu.

İnternet teknolojileri, haberleşmenin hızlanması, şeffaflaşması bilginin sınır tanımaksızın yayılmasını sağladı. 20. yüzyıl kapanırken artık iş dünyası da hiçbir zaman olmadığı kadar değişken, bulanık, belirsiz ve kaygan zeminliydi. (VUCA Dünyası)

21. Yüzyılda Dönüşüm 

Kapanan yüzyılın kurumlarında sınırlı yetki ve sorumluluk ile iş yapmaya alışmış, daha fazlasına da ihtiyacı olmayan hiyerarşik/bürokratik kadrolar çalışıyordu. Ancak teknolojinin getirdiği hız ve veri faktörü alışılmış oyunun kurallarını değiştirdi.

Artık veri çağındayız. Bilgisayar klavyemizin bir tuşuna basarak, yirmi yıl önce belki bir ayda hazırlanabilecek bir raporu, otuz saniyede masamızda inceler hale gelebiliyoruz. Eskiden karar almak işin doğası gereği yavaştı. Şimdi büyük veri beraberinde yetki ve sorumluluk sahiplerine hızlı karar alabilme zorunluluğu da getiriyor. Artık kurumlar sadece veriyi üretmesi, analiz etmesi, farklı verilerle ilişkilendirmesi ve yorumlaması için veri ve karar bilim insanları, mühendisleri (Data Scientist, Desicion Scientist) çalıştırıyor. Karar vermek 21. yüzyılda yönetsel erk olmaktan çıkıp, bilimsel erke dönüşüyor.

Değişim geri dönüşü olan farklılaşmadır. Dönüşümün ise geri dönüşü yoktur. İş dünyası 21. yüzyılda jet hızıyla dönüşüyor. Peki, kurumların organizasyon yapıları bu dönüşüme ne kadar ayak uydurabiliyor?

21. Yüzyılda Yapısal Sorular

Teknoloji kaynaklı hızın ve büyük verinin iş hayatına hakim olduğu bir ortamda kurumsal yapıların halen 20. yüzyıl zihniyetiyle işletilmeye çalışılması büyük bir çelişki değil mi?

Patron veya hiyerarşik/bürokratik tip kurumsal yapılanma şu an kurumların ihtiyaçlarını ne kadar karşılıyor?

Ya teknoloji ve bilgi çağına gözlerini açmış yeni nesiller, eski tip kurumsal yapı içinde ne kadar mutlu, ne kadar etkin, ne kadar bağlı olabiliyor? Kendisini gerçekleştirebiliyor?

İş dünyası insanın analitik yetkinliği tabanlı teknolojik gelişmeler ile davranışsal yetkinliği tabanlı organizasyon yapısı arasındaki uyumsuzluğun çözümünü arıyor. Yaşadığımız sürece  ‘yeni koşullar karşısında rasyonel beyinle duygusal beynin yeniyi tanımlamak için giriştiği yapısal inovasyon süreci’ diyebilir miyiz?

21. Yüzyılda Yapısal Arayış

Kurumların organizasyon ve iş yürütümü sürecini teknolojinin hızı ve büyük veriyle uyumlulaştırma çabasının ilk meyvesi çevik olmak/agility kavramıdır.

Çevik şirket, stratejik ve operasyonel olarak çeviktir. Çevik insanlar ve takımlarla çalışır. Peki, nedir bu çeviklik?

Çeviklik, son derece hızlı işleyen ve değişen istikrarsız dünyada, kurumların değer yaratma fırsatlarını yakalayabilmek ve mevcut değerlerini korumak için stratejilerini, yapılarını, iş süreçlerini, insanlarını ve kullandığı teknolojileri ivedilikle, sürekli yapılandırmalarıdır. Kısacası oturmak yok, fırsatları yakalayabilmek için dinamik ve istikrarlı kalabilmek için ana işimizin yürütümünde güvenilir ve verimli olacağız.

Günümüzde kurumlarda çeviklik üç ana alan üzerinden ilerliyor: Müşteri tecrübesi/memnuniyeti,  ürün/hizmet inovasyonu ve çalışan bağlılığı.

Çevik organizasyonların hiyerarşik/bürokratik yapılardan bana göre en büyük farkı şeffaflık.Hiyerarşik/bürokratik yapılarda çalışanlar sadece bilmeleri gerektiği kadarını bilirler. Oysa ki, çevik organizasyonlarda kullanılan teknolojik çözümler sayesinde veri, bilgi şeffaf. Kurum içinde üretilen veriyi takip etmek, okumak, analiz etmek, yorumlamak her çalışanın yetkisi ve sorumluluğu dahilinde. Böylesi bir şeffaflık özellikle güçlü yetkinliklere sahip çalışanların işine, iş yerine bağlanmasını, üretkenliğini sağlıyor.

Emir-kumanda mekanizmasını aşan ve çalışanları güçlendiren şeffaflık, kurum içindeki yönetici ve ekip çalışması ilişkilerini de yapıcı yönde dönüştürüyor. Çevik yapılar, şeffaflık sayesinde ekibini dinleyen, empati kuran, kapsayıcı, hizmetkar lider profillini ön plana çıkartıyor. Bilgiyi, gücü, yetkiyi tek elde toplama çabası içindeki otoriter profiller için uygun bir oyun alanı değil 21. yüzyıl çevik yapıları.

Çevik yapıların bir diğer özelliği büyükten ziyade küçük ekipleri tercih etmesi. Çünkü küçük ekiplerde gerekli bilgiye şeffaflık sayesinde herkes hızla sahip ve kararlar daha hızlı alınıyor, daha hızlı aksiyona geçiliyor. Küçük ekiplerde girişimcilik ruhu ve isteği daha çok. İş performansı daha yüksek. Hepsinin sonucu olarak da kuruma bağlılık daha fazla.

Hiyerarşik/bürokratik veya patron tipi organizasyonların çevik yapıya geçebilmek için en önemli sınavları ise teknolojinin kullanımı olarak gözüküyor. Organizasyonun her kademesinden, bütün çalışanların birbirleriyle sınırsız etkileşime girebildiği bir teknolojik platform düşünün. Bu platformda günlük işlerin, önerilerin, itirazların, tartışmaların yürüdüğünü hayal edin.

Başlangıçta ürkütücü gibi gelse de, aslen bu kurumda ilişki ve iletişimde kültürel dönüşümdür. Benim bir uzman olarak genel müdürüme, üslubumu koruyarak, akılcı gerekçelerimi sıralayarak itiraz ettiğim ve herkesin okuduğu bir yazışma, şu an duygu olarak bizi zorlayabilir, hatta imkansız gelebilir. Ancak önümüzdeki 5-10 yıl içinde yaşanacak olan birebir budur. Başta duygusal, ardından rasyonel olarak kendimizi alıştırmalıyız.

Aslında hali hazırda çevik dönüşümün antremanlarını özellikle uluslararası kurumlar ve büyük yerli şirketler insan kaynakları bölümleri vasıtasıyla yapıyor. Nasıl mı? 360 derece performans geri bildirim uygulamalarıyla. Anlık geri bildirim metodu olarak tasarladığımız, bilgisayar ve mobil uyumlu geliştirilen teknolojik çözümler, bir çalışanın ast, üst, denk, tedarikçi, müşteri, herkesle geri bildirim alıp, verebilmesini sağlıyor. Bu sayede çalışan hem kendini, hem işini, hem de ilişkilerini güncel, etkili ve verimli tutabiliyor.

Elbette bütün bu yazılanlar buz dağının sadece görünen kısmı. Kurumların organizasyonel çevik dönüşümleri bir gece, bir ay, bir yılda olabilecek bir iş değil. Yaparak, yaşayarak ve sürekli dönüşmeye devam ederek bitmeyecek bir akış bu.

Koronavirüs Krizi Bir Fırsat Mı?

Kurumların normal zamanda çevik dönüşüm mekaniklerini hayata geçirmelerinin ana zorluğu alışkanlıklardır. Hemen hemen hepimiz iş hayatına girdiğimiz andan itibaren ağırlıkla hiyerarşik/bürokratik, kısmi olarak da patron tipi iş ve ilişki yönetimi içindeyiz ve buna alıştık. Şimdi biri bize dese ki, “genel müdürüne yaz”, ürkeriz, tedirgin oluruz. Kafamızda onlarca olumsuz senaryo belirir. Çevik yapılanma bu tedirginlik alışkanlığını aşmak, yenisini tanımlamak demek.

Koronavirüs krizi bizi normalden döngüden çıkardı. Herkes bilgisayarı başında, sanal toplantılar, görüşmeler, paylaşımlar içinde. %100 teknolojinin meyvelerini yiyoruz, bunu neden bir adım öteye taşımayalım?

Çevik yapısal dönüşümün başta ilişki ve iletişimde bir kültürel dönüşüm olduğunu yazmıştım. Bu kapsamda kurumların üst yönetimleri, koronavirüs kriz dönemini her kademeden ekip ve çalışanlarla ilişki ve iletişim kurmak adına bir fırsat olarak kullanabilir. Üst yönetimin çalışanlarla görüntülü ortamda ürkmeden beyin fırtınası yapması, iş ve süreç geliştirmesi kurumların yeni alışkanlığı olarak tanımlanabilir.

Diğer taraftan sadece ekip içi değil, farklı ekiplerden çalışanların katıldığı görüntülü odak grup, beyin fırtınası toplantılarıyla bilginin, tecrübenin, verinin şeffaf dağılımı sağlanabilir. Bu toplantılardan iş iyileştirme, geliştirme karma proje fikirleri çıkabilir.

Çevik dönüşümün yoğun teknoloji kullanımı ve şeffaflık disiplinini tecrübe etmek için koronavirüs krizini kullanalım. Çevik dönüşüm çabası içindeki herkese kolay gelsin.

 

 

 

 

Evde Korona Günlüğü, Gün 19, 9 Nisan 2020

Bu sabah kızımın okulunun gönderdiği fitness videoları eşliğinde spor yaparken bir baktım Yaprak benim fotoğraflarımı çekiyor. “Ne yapıyorsun? … dalga geçiyorsun …olmaz … hadi … Yaprak bırak o cep telefonunu ve esne … ” şeklinde tipik anne söylevleri performansı sergilememe rağmen, o kahkahalar atarak beni çekmeye devam etti.

Ve sonuç için tıklayınız: Spor

Önümüzdeki günlerde PERYÖN Akademi online seminer ve eğitimlere başlayacak. Hummalı bir çalışma ile katalog hazırlanıyor. Ben de Performans Yönetimi Eğitimi haricinde koronavirüsü dönemine özel üç başlık hazırladım;

  • Koronavirus Krizinde İK Neler Yapabilir?
  • Koronavirüs Krizinde İlişki ve Çatışma Yönetimi
  • Koronavirüs Krizinde Çevik Organizasyon

Hangi konuların kataloğa gireceğine Akademi karar verecek. Dilerim önümüzdeki günlerde meslektaşlarımla ve konularla ilgililenenlerle PERYÖN Akademi kanalıyla buluşabilirim.

.

Hafta sonu yaklaşıyor. Değerli zamanımızı başka değerli üretimlerle buluşturmak için muhteşem bir fırsat var.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın Nisan 2020’de gerçekleştirmeyi planladığı ancak Koronavirüs nedeniyle internet ortamına taşıdığı İstanbul Film Festivali bizi bekliyor. İlk film 10 Nisan’da yayınlanacak.

Not: İlk ay ücretsiz kullanılabilen web sitesine kayıt için kredi kartı bilgisi vermek gerekiyor. Bir ay içinde istediğiniz zaman kaydınızı kapatabiliyorsunuz.

.

Washington Post – 09.04.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (ilk 20 ülke)

 

#sokağaçıkmayasağıistiyoruz #covid19

Evde Korona Günlüğü, Gün 18, 8 Nisan 2020

İnsanoğlu dünyanın efendisi olduğunu zannettiği ve doğayı keyfince katlettiği sürece, kim bilir daha başımıza ne musibetler gelecek?

.

Çarşambamız sporla başladı. Bugün sporu biraz uzattım, bir saat kol, bacak, boyun, kalça derken esnedim de esnedim. Ama şunu da unutmamak gerek; her şeyin çoku zehirdir. 

Bugün önemli bir proje toplantım vardı. İstediğimiz kıvamda çalışmamızı yaptık, gelecek hafta devam edeceğiz. Krize rağmen proje terminlerimde henüz bir gecikme içinde değilim. Bu bana moral veriyor. Görüyorum ki, gerekli istek, irade, çalışkanlık ortaya konursa uzaktan çalışma sürecinde de çok iyi işler çıkabiliyor. Bu süreç uzadıkça bazı kişilerde inovatif zihin performansı kanımca gelişecek, hatta coşacak.

Darwin ne diyor; “En güçlüler veya en akıllılar değil, koşullara uyum sağlayanlar hayatta kalır. “

‘Krizi fırsata çevirmek’ söylemleri ile dinlediğimiz konferans konuşmalarının gerçeğini bire bir yaşıyoruz. İşte kriz ! Üstelik sadece bir kesime değil, farklı boyutlarıyla herkese kriz. Diliyorum hepimiz bardağın dolu tarafını görebilecek çabayı gösteririz.

Aşağıdaki video karantina nedeniyle evinde çakılı kalmış bir gencin dönüşümünü anlatıyor. Ordunun erleri disipline etmek için kullandığı “yatağını yap” felsefesini bu zorlu günlere doğrusu çok güzel uyarlamışlar.

 

Washington Post – 08.04.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (ilk 20 ülke)

 

#sokağaçıkmayasağıistiyoruz #covid19 #istanbul #ankara #izmir #bursa #adana #ısparta #kocaeli #sakarya

Evde Korona Günlüğü, Gün 17, 7 Nisan 2020

Ekran Resmi 2020-04-07 21.41.37

Biz 17. günümüze sabah sporumuzla başladık.

Günlerdir bedenimi esnetmek için çaba sarfediyorum. Instagram’dan yoga fotoğraflarına “ahhh ahh” diyerek bakıyorum. Ayağını kolunun üstünden omzuna koyanlar, ikiye katlanıp kafasını bacaklarının arkasına geçirenler … “insan evladı mı bunlar, jimnastikçi mi, bu hareketleri yapmak kaç zaman alır? ” gibi lüzumsuz sorularla dakikalarımı geçiriyorum elim ekrandaki fotoğrafları yukarı kaydırırken.

Bilgisayar başına geçtiğimde gündemimde dün sonuçlanamayan problem vardı. Süreci yürütmekte olduğum şirketin yetkililerinin iyi niyetli ve yapıcı yaklaşımları ile geçici bir çözüm ürettik. Şükürler olsun.

Günümün büyük kısmında yine dün paylaşmış olduğum Gaia videolarını izledim ve on üç bölümü de bitirdim. Toplam altı saate denk gelen bir etüd oldu. Özellikle dokuz, on ve onbirinci videolardan meditasyon ve belirli bir şekilde nefes almanın epifiz ve hipofiz bezi üzerindeki etkilerini öğrendim, çok etkilendim. İlk defa bir kaynak beni meditasyon yapmaya bilimsel yaklaşımı ortaya koyarak ikna etmiş oldu.

Kim bilir, belki de korona virüs krizinin bana en büyük katkısı, sıkı bir yoga ve meditasyon uygulayıcısı haline gelebilecek yola girmek olabilir mi?

Düşün > seçimler yap > davranışa dök > deneyimle > hisset 

Akşam saatlerindeyse kitabımı okumaya devam ettim. Yazıyı bitirdikten sonra da okumaya devam edeceğim.

.

Washington Post – 07.04.2020 Korona Virüs Dünya Raporu (ilk 20 ülke)

Ekran Resmi 2020-04-08 08.53.55

 

#covid19 #sokağaçıkmayasağıistiyoruz

Evde Korona Günlüğü, Gün 16, 6 Nisan 2020

Ekran Resmi 2020-04-06 21.17.59

Bugün evde okul uygulamasının 3. haftasına girdik. Yaprak’la sabah rutinimizi bozmadık. Okulun gönderdiği farklı ısınma ve esneme videoları eşliğinde 09:00-09:30 arası spor yaptık. Sonrası duş ve kahvaltı.

Sabah saatlerinde önümüzdeki günlerde gerçekleştirmeyi planladığımız webinar ve eğitimlere hazırlanmayı planlarken ve bu hedefle masaya oturmuşken, evdeki hesap çarşıya uymadı.

Ani bir e-posta bütün günümü baştan aşağı değiştirdi. E-postayı okuduğum andan itibaren başlayarak akşam saatlerine kadar dev bir mücadeleye girdim. Kiminle mi? Başta bir yazılımla, sonrasında yazıcımla ve ardından bir adet evrakla. İçine düştüğüm cendereyi nasıl anlatabilirim acaba? … sinirimden bir ara ağladım desem. Ve halen problemi giderebilmiş değilim. Yarın sabah “bismillah” deyip sürecin içine tekrar dalacağım.

.

Aslında gün planımda aşağıda linklerini paylaştığım videoları seyretmek de vardı. Gaia isimli bu video serisinde, Dr. Joe Dispenza insanın kendisini tanıma, iyileştirebilme, esen kılma (well being) ve değiştirebilme sürecini, beyinin çalışma disiplini üzerinden, bilimsel tabanlı anlatıyor.

Benim yönetici eğitimlerimde katılımcıları bunaltmadan aktarmaya çalıştığım “düşüncelerimiz hareketlere, hareketlerimiz duygulara, duygularımız da kişiliğimize dönüşür” döngüsünü çok kapsamlı izlemek ve öğrenmek istiyorsanız hemen birinci bölümden başlayın.

Aslında ücretli olan bu videolar korona krizine özel ilk tıkladığınız andan itibaren 46 saat boyunca bedelsiz seyredilebiliyor. Minik bir not, video dili İngilizce.

1. Beyini tanımak  
2. Değişim nedir? 
3. Meditasyonun gizemini çözmek
4. Hayatta kalmak ve yaratılış 
5. Beyin dalgalarını değiştirmek
6. Genlerini tekrar programlamak
7. Ayarlamanın/hizalamanın önemi
8. Kuantum uyumlanması inşa etmek
9. Alanı yaratmak
10. Epifiz bezi ve kuantum alanı
11. Aşkınlık ve epifiz
12. Değişen zaman alanı 
13. Enerji merkezlerinin nimeti 

.
Washington Post – 06.04.2020 Korona Virüs Dünya Raporu 
Ekran Resmi 2020-04-06 22.21.29
#sokağaçıkmayasağıistiyoruz #covid19

Korona Virüs Krizinde İK Neler Yapabilir?

Pek çok işverenin kadrosunun büyük kısmını evden çalışmaya yönlendirdiği sıra dışı zor zamanlardayız. Korona virüs pandemisinin yarattığı gerek ekonomik, gerekse psikolojik krize hiçbir şirket, hiçbir çalışan hazır değildi. Ancak oldu ve bizim bu süreçten kaynaklı şokumuzu bir an önce atlatıp, küçük de olsa günlük işlerimizden kazançlar yaratmaya odaklanmamız gerekiyor. Bu küçük çabalar bizim geleceğe olan inancımızı ve ümidimizi güçlendirecektir.

Korona virüsü krizi eninde sonunda bitecek. Sonrasında karşı karşıya kalacağımız ekonomik durum her ne olursa olsun, işveren ve çalışanlar, ortak aklı kullanarak, el ele verdikleri taktirde çarkın yeniden dönmesini en kısa sürede sağlayacaklardır.

Peki, şirketlerimizde insan kaynakları ynöetimi süreçlerinden sorumlu insan kaynakları yönetici ve uzmanları olarak bu zorlu dönemde neler yapabiliriz?

Öncelikli olarak pozitif kalmaya, olumlu düşünmeye özen göstermeliyiz. Her şeyin başının sağlık olduğunu unutmamalıyız. Sağlığımızı korumak için gerekli bütün önlemleri almalı, uyarıları ve yaptırımları takip etmeliyiz.

İkinci adımda ekip arkadaşlarımızla sürekli bağlantıda olmalıyız. Birlikten sinerji ve güç doğar. Bu birliktelikler sanal toplantılar ve/veya eğitimler şeklinde gerçekleştirilebilir. Etkinlikler bölüm içi, bölümler arası karma şekilde organize edilebilir. Bu aşamada şirketlerin liderlerine büyük rol düşecektir. CEO, genel müdür, genel müdür yardımcıları, bölüm müdürleri için gerçek liderlik yetkinliklerinin şimdi sergilenme zamanıdır. Birleştirici, sakinleştirici, motive edici söylem, önerilerle, hatta ekiplerine cep eğitimler vererek bilgi, tecrübeleriyle ekiplerini kucaklamalıdırlar. Ofis ortamından eve taşınan görüntülü iş diyalogları, hepimizin hafızasında, kariyerinde unutulmaz ve keyifli tecrübeler olarak yerlerini alacaktır.

Üçüncü olarak zorunluluktan kaynaklansa da, esnek çalışma modelinin sıcak uygulamasını yapıyor olduğumuzun farkına varabiliriz. Bu farkındalık ile şirketlerimizde hangi pozisyonların teknoloji desteğiyle uzaktan çalışmaya müsait olduğunu analiz edebiliriz. Kriz sonrası dönemde seçme yerleştirme süreçlerimizde şirketimizde çalışma ortam ve koşullarını farklılaştırabilecek, geliştirebilecek yeni istihdam modelleri tasarlayabiliriz.

Dördüncü nokta, geçmişten elimizde birikmiş, eksik kalan kayıt, veri işleri, süreç iyileştirme çalışmalarını tamamlamak olabilir. “Ah biraz vakit olsa neler yapacağız …” dediğimiz ne iş varsa, hepsini şu günlerde halledebilir, iş süreçlerimizi geliştirebilecek beyin fırtınaları düzenleyebiliriz. Projeler tasarlayabilir, gelecek için alternatif aksiyon senaryoları hazırlayabiliriz.

Beşinci konumuz ise mevcut pozisyon arayışlarımıza odaklanmak olabilir. Kriz sonrasında şirketlerimizdeki görüntünün ne olabileceğini tam kestiremesek bile, işlerin en kısa sürede düzene girmesi bu kriz günlerinde yapacağımız çalışmalarla olacaktır. Hali hazırda arayış içinde olduğumuz ancak kriz nedeniyle dondurduğumuz aday havuzlarımızı bu sefer filtresiz, detaylı inceleyebilir, uygun adaylar ile uzun listelerimizi hazırlayabiliriz. Hatta işe alımı kesin yapılacak pozisyonların ön telefon görüşmelerini gerçekleştirerek, evlerinde büyük ihtimalle olumsuzluk içinde beklemeyen adaylara umut ışığı olabiliriz.

Unutmayalım, korona virüsü krizi geçecek ve bizler şu günlerdeki emeklerimizle normal zamanlara daha hızlı dönebileceğiz. İnsan Kaynakları ekipleri olarak bu dönemde bize gerçekten büyük iş düşüyor. Haydi insan liderliğimizi gösterelim.

#covid19 #sokağaçıkmayasağıistiyoruz #insankaynaklarıyönetimi

Evde Korona Günlüğü, Gün 15, 5 Nisan 2020

Ekran Resmi 2020-04-05 18.52.06

Çok sakin bir gündü Pazar. Geç kalktık. Geç kahvaltı ettik. Sonrasında Yaprak odasına ödevlerinin başına geçti, ben de birkaç saat evi derledim, toplandım, temizledim. Evimizdeki küçük botanik parkımızla ilgilendim. Müzik dinledim, arkadaşlarımla yazıştım, ailemle konuştum. Yerli, yabancı basını ve kitabımı okudum. Bizde televizyon hep kapalı. Netflix, haber, tartışma programı, dizi, yarışma takibimiz yok. Ancak akşam 19:00-20:00 arası son durumu öğrenmek için kara kutuyu çalıştırıyoruz.

Evde kalmamızın üçüncü, korona günlüğe başlamamın ikinci haftası bitiyor. Ne dünyanın, ne de Türkiye’nin durumu iyiye gitmiyor. Virüsün bilinçli şekilde yaratıldığına ve bir büyük plan çerçevesinde işlerin yürüdüğüne dair komplo teorisileri etrafta gezinirken, bugün T24‘de Asım Karaömerlioğlu’na ait ‘Akıl tutulması çalında komplo‘ başlıklı güzel bir yazı okudum. Karaömerlioğlu, komplo teorileri üretmeye ve inanmaya neden bu kadar meyilli olduğumuzu çok sade bir dille anlatıyor. Okumanızı tavsiye ederim.

Ben The Guardian, The Independent, The Washington Post, The New York Times, The Wall Street JournalForeign Affairs gibi dünyanın önde gelen gazete ve dergilerine aboneyim. Yerel basının sansürlü doğasından sıyrılarak dünyaya açılmak bana iyi geliyor. Aralarından da en sevdiklerim The Guardian ve Foreign Affairs.

Son 3 gündür Washington Post’un günlük korona virüs dünya raporunu günlüğümde paylaşıyorum. Bu rapor dünyadaki ülkeler sıralamasını günlük artış sayısı ve oranı, enfekte insan sayısı ve hayatını kaybedenler şeklinde çok derli toplu veriyor. Dilerim tablo sizlerin de dünyayı takip ve analizini kolaylaştırır.

Washington Post – 05.04.2020 Korona Virüs Dünya raporu 

WP - 05.04.2020

 

#sokağaçıkmayasağıistiyoruz #covid19

Evde Korona Günlüğü, Gün 14, 4 Nisan 2020

Cirque de Soleil

Cumartesi. Haftanın en şahane günü. Ama Yaprak için değil. O saat 10:00-12:00 arası 7. sınıflar için deneme sınavına girdi. İyi geçtiğini söylüyor, sonuçları göreceğiz. Yaprak sınav olurken evin arka bölümüde toz bile uçamadı.

Bugün alışveriş ihtiyacımızı dış destekle karşıladık. Cuma günü Yaprak’la kapsamlı bir liste çıkardık ve evimize yakın markette çalışmakta olan bir görevliye ilettik. Kısa süre içinde paketlerimiz geldi. Ancak listeye koymayı unuttuğumuz çok önemli üç kalem için ben öğleden sonra sokağa çıkmak durumunda kaldım.

Eve döndüğümde kendimi memnuniyetle kitabıma teslim ettim. Hindistan’daki kast sistemi ve demokrasiyi didik didik ederken, telefonuma gelen bir mesaj ilgimi şekti.

Mesaj, 3 Nisan 2020’de bütün dünya ile paylaşılan Cirque du Soleil‘in bir saatlik gösterisinin linkini paylaşıyordu.

Günüme enerjisi ile dinamizm, müzikleri ile coşku, estetiği ile güzellik katan bu gösteriyi baştan sona izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.

“Aaaa, yok hepsini seyredemem” diyorsanız, 43:33’ye çekin videonun akışını ve cennetin dansini saçlarından asılı şekilde yapan o muhteşem kadını izleyin. Büyüleneceksiniz.

 

Washington Post – 04.04.2020 Korona Virüs Dünya raporu 

#sokağaçıkmayasağıistiyoruz. #covid19

 

Evde Korona Günlüğü, Gün 13, 3 Nisan 2020

Ekran Resmi 2020-04-03 20.46.05

Evde geçen ikinci okul haftamızın sonuna geldik. Yaprak’ın sanal ortamda eğitim almaktan bir sıkıntısı yok. Hatta genel olarak 15 gündür evde oturuyor olmaktan da mutsuz değil. Gün içinde müzik dinliyor, ukulele çalıp şarkı söylüyor, dans ediyor, bana garip garip esprileri olan videolar getiriyor, ben “anlamadım” diyorum, “Amannnn anne” diyerek aramızdaki kuşak uçurumunu yüzüme vuruyor, gibi gibi gibi 🙂

.

Bugün Peryön Akademi ekibi ile 14 Nisan’da yapmayı planladığımız Performans Yönetimi Sanal Eğitimi’nin denemesini gerçekleştirdik.

Eğitimde Perculus çözüm ortağını kullanacağız. Perculus sisteminde, bütün katılımcılar birbirlerini görerek, konuşarak, yazarak, çizerek, doküman paylaşarak üretken olabilir. Yani kullanacağımız araç interaktif. Bu çok heyecan verici.

Elbette sınıf eğitiminde yaptığımız bireysel ve grup çalışmaları farklılaşacak. Önümüzdeki bir hafta içinde eğitimde kullanacağım uygulamaları teknoloji uyumlu hale getireceğim.

Bu zorunlu girdiğimiz süreç biz eğitimciler için de büyük tecrübe oluyor. Gerek teknolojiyi etkin kullanmak, gerekse yeni eğitim tasarımları yapmak bizleri geliştirecek. Teknoloji sayesinde İstanbul dışından katılımcılara da ulaşabilecek olmak büyük mutluluk.

Peryön Akademi sadece eğitimler değil, organize edeceği webinarlarla da İK dünyasına dokunmayı planlıyor. Ben de birkaç başlık üzerinden meslektaşlarıma fayda yaratmaya çalışacağım. Yani ödevim büyük. Bu sıra dışı günlerde birbirimizi destekleyerek güçlendirmeliyiz. Bizlerin bilgilenmesi ve bakışımızı büyütmemiz şirketlerimizdeki çalışanlara da daha iyi destek verebilmemiz anlamına gelir.

.

Yarından itibaren 65 yaş üstü ve 20 yaş altı olanlar sokağa çıkamayacak. 30 büyük şehire giriş ve çıkışlar yasaklandı. Maskesiz sokağa çıkılmayacak. 3 metre kuralına uyulacak… Ama o fabrika ve ofislerde kalabalık gruplar halinde çalışmak zorunda olan insanlar evlerine girmedikçe enfekte insan sayısı azalmayacak, tam tersi sürekli artacak. Eninde sonunda görecekler …

.

Washinton Post – Korona Virüs Dünya Raporu – 03.04.2020

 

#sokağaçıkmayasağıistiyoruz

 

 

Evde Korona Günlüğü, Gün 12, 2 Nisan 2020

https://www.youtube.com/watch?v=TnlfjlU8F18&feature=youtu.be

Dün Prof Dr. Cemil Taşcıoğlu’nun korona virüsüle verdiği mücadele sonrasında aramızdan ayrılması, akşam saatlerinde sağlık çalışanlarının virüsle enfekte olma sayıları ve sağlık bakanının “biz virüsün bu kadar hızlı yayılabileceğini bilmiyorduk” sözlerini duyduktan sonra içime aşırı sıkıntı ve keder bastı.

Sonuç yukarıda.

Bu benim tepkim.

Herkes tepki vermeli. Kendi yolu, kendi yöntemiyle.

Hepimiz neyin yapılması gerektiğini biliyoruz. Bütün dünya yaptı. Biz de neden yapılmıyor?

Nasıl olsa büyükşehirlerde yapılacak. Bir atasözü vardır yüzlerce kelimeden daha net:

Unutma; geç yağan yağmurlar, hayat vermez kurumuş çiçeklere.

#sokağaçıkmayasağıistiyoruz

#istanbul #ankara #izmir #kocaeli #sakarya #adana #bursa #konya #ısparta #covid16 #koronatürkiye

 

 

Evde Korona Günlüğü, Gün 11, 1 Nisan 2020

 

O bahar çiçekleri ile sizi hatırlayacağım.

Korona virüsü ile mücadele sürecinde yetki ve sorumluluk bilinci ile hastalarına fedakarca el veren Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu’nu kaybettik.

Yakınlarına sabır diliyorum. Allah rahmet eylesin.

.

Bugün spor, toplantı, gelişim değil, sadece TC Sağlık Bakanı’nın basın toplantısında sarfettiği şu cümlesini gündemime alıyorum:

“Biz bu virüsün bu kadar hızlı yayılacağını bilmiyorduk”

Biz dünyayı iki aydır yakından çok yönlü takip ediyoruz ve biliyoruz. Siz ve Bilim Kurulu nasıl bilmiyorsunuz? Veya kimler bunu neden bilmiyor, bilmek istemiyor?

Bir ülke adına yetki ve sorumluluk sahibi olmak nedir?

Haftalardır “Sokağa çıkma yasağı” diye bağırıyoruz.

Ben halkım ve yetki, sorumluluklarım çerçevesinde

#sokağaçıkmayasağıistiyorum

Evde Korona Günlüğü, Gün 10, 31 Mart 2020

Sabah sporumuz, teknik aksaklık nedeniyle yarıda çıktığım süreç toplantısı ve öğleden sonra diğer bir proje toplantısı. İş saatlerim klasik akışıyla, yoğun geçti. Bir gelişme olarak, ilk çok katılımcılı Zoom Toplantımı düzenledim. Kıyaslama yapacak olursam, Zoom Google Hangouts’dan çok daha rahat, hızlı ve net çalışıyor.

.

Geçtiğimiz günlerde Toyota Başkanı Akio Toyoda ve Toyota Türkiye CEO’su Ali Haydar Bozkurt’un çalışanlarına sahip çıkan muhteşem açıklamalarını paylaşmıştım.

Hemen akabinde, 28 Mart’ta Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu’nun videosu yayına girdi. Örnek yerli kurumsal liderlik videosu olarak izleyebilirsiniz.

Koç Holding, korona virüsü kriziyle mücadele sürecine elindeki imkanları karşılıksız seferber ederek halkına ciddi destek veriyor;

  • Hastanelere; küçük beyaz eşya, çamaşır ve kurutma makineleri gönderiyor, 
  • Solunum cihazı üretenlere Arçelik’in alt yapısını sunuyor,
  • Ford Otosan ve Tofaş siperlikli maske üretiyor,
  • Tofaş entübasyon kabini yapıyor,
  • Divan City ve Divan İstanbul otelleri sağlık çalışanlarının hizmetine sunuluyor

veeeee

son olarak bugün itibariyle kendisini geliştirmek isteyen bütün insanlara Koç Akademi videolarını bir ay boyunca sınırsız kullanıma açtı.

Alkış alkış alkış.

.

Geçtiğimiz yıllarda bir Bahçeşehir Üniversitesi’nin organize ettiği İtibar Yönetimi Çalıştayı’na katılmıştım. Müthiş bir sabahtı. Türkiye’nin en büyük, önemli yerli veya yabancı topluluk ve şirketlerinin pazarlama direktörleri oradaydı.

Moderatörümüz çalıştayın başlangıcında bizlere “İtibar nedir? diye sordu.

Grup bayağı tartıştı. En son yanımda oturan ve hiç sesini çıkarmayan yaşı 70’lerine yakın, danışman üstat el kaldırdı. Ağırdı. Sakindi. Özdü. Herkes sanki onun konuşmasını bekliyorcasına bir anda sustu:

“İtibar, sözünün eri olmaktır, yapacağım dediğini yapmaktır.” 

Grup topluca, tereddütsüz onu “evettt” diye onayladı. Üstat sonra devam etti;

“İtibarlıysan, güvenilir olursun” 

Sonrasında moderatör gruba sordu:

“Peki, sizce Türkiye’nin en itibarlı şirketi hangisi?”

Grupta yine ateşli bir tartışma başladı. 1, 3, 5 dakika derken baskın bir ses “Koç Holding” dedi. Bir diğer katılımcı “evet, Koç Holding” diye onayladı. Sonra bir diğeri, sonra bir diğeri…

Ne enteresandı ki, o çalıştayda Koç Holding şirketlerinden kimse yoktu. Belki de isabet oldu. Onların olmadığı ortamda onların itibarı herkes tarafından konuşuldu. Kabul gördü.

İşte geçek başarı budur.

Koç Holding Türkiye’nin en itibarlı şirketler topluluğudur.

Korona virüs krizi sürecindeki üretken sorumluluk bilinci performansı da halk tarafından onlara neden güvenildiğinin net kanıtıdır. Hakkediyorlar.

#iyileşeceğiz

 

 

 

Evde Korona Günlüğü, Gün 9, 30 Mart 2020

Okul haftası spor ile başlar. Kesinlikle herkese sabah 20-30 dakika hareket etmelerini şiddetle tavsiye ediyorum. Hafta sonu iki gün spor yapmadım, bedenime ağırlık, ruhuma kasvet çöktü resmen. Ama şu an öyle değil. Evin camlarını açarak püfür püfür sabah serindiğinde 30 dakika kol kaldır, bacak indir, kalça çevir, bel esnet, bir de üstüne harika duş … oh be insan kendisine geliyor resmen, iyi hissediyor.

Bugün yeni aldığım ve bundan sonra da uygulayacağım bir kararla sanki işe gidiyormuş gibi giyindim. Makyajımı yaptım. Ayakkabımın altını silerek giyip, aynada yansıyan siluetimden pek memnun, toplantı için 10:20’de bilgisayar başına oturdum. Saat 13:00’u geçe biten toplantı güzel geçti. Yarın devam edeceğiz.

Toplantı sonrasında iki önemli telefon görüşmesi yaptım. Üst yönetimler çalışanlarını korumak için büyük çaba harcıyor ve bu samimiyeti toplumun birbirine kenetlenmesi, yardımlaşması adına çok değerli buluyorum. Gerek organize edilen yardım kampanyaları, gerekse gönüllü çalışmaların imkanı olan herkes maddi, manevi ve emeği ile desteklemeli.

Bir de bütün bu çabalara ek olarak, en azından büyük şehirlerde sokağa çıkma yasağı ilan edilse süper olacak. İstanbul’un farklı noktalarından dolu cadde ve sokak fotoğrafları geldikçe “neden?” diye soruyorum. Dışarıda çalışmak zorunda olanlar sabah erken saatte ofisine, fabrikasına gidiyor, caddelerde yürüyen insanların oralarda ne işi var?

.

Kariyer.net blogu için hazırladığım Nisan ayı ilk yazımı yayına alınması için gönderdim. İkinci yazımı da bu gece bitirmeyi planlıyorum. Yazıları ilerleyen günlerde Kaynağım İnsan’da da yayına alacağım.

.

Bugün şans eseri karşıma çıkan bir video beni çok şaşırttı. Toplumlarda sıra dışı yetenekli insanların varlığı büyük zenginliktir. Belki birçok kişi onu biliyordur ancak ben ‘koşan adam’ Uşaklı ultra maratoncu Akın Yeniceli ile yeni tanıştım. Yeteneğine, özgünlüğüne ve samimiyetine bayıldım. Kendisine koşma kapasitesi nedeniyle ‘Forest Gump’ yakıştırması yapan ve yarışlarda mütemadiyen kaybolan Akın Yeniceli’ye günüme neşe ve mutluluk kattığı için teşekkür ediyorum. İyi ki varsın 🙂

https://www.youtube.com/watch?v=fsVGVJuFAKg

 

#BirlikteBaşaracağız #evdekalTR #covid19

Evde Korona Günlüğü, Gün 8, 29 Mart 2020

Pazar sabahım tam bir “pazar sabahı” kıvamındaydı.

Yaprak’a bir sandviç, kendime de bergamot çayı, karanfil, elma, vanilya karışımı yaparak güne çok ama çok yavaş başladım. Saçımı bile taramadan öğlene kadar yatıp kitap okudum, yerli, yabancı basını taradım, kısa kısa yazışmalar yaptım.

Bizim evimizde uzun yıllardır televizyon izlenmiyor. Korona virüs bile bu alışkanlığı bozamadı. Hafta sonu iş de olmayınca eve tam bir sessizlik çöktü. Açık pencereden gelen tek tük araba egzozu, karşı apartmanın bizim hizamızdaki dairesinde yaşayan kadının bitmeyen telefon konuşmaları ve gün boyunca yağan yağmurun fısıltısı dışında bugünden aklıma duyduğum başka bir ses gelmiyor.

Sessizlik kavramı bana otuz yıl önce makalesini yazdığım John Cage’in 4’33” – dört dakika otuzüç saniye süren sessizliğin müziğini hatırlattı. Güldüm bak şimdi. Gerçekten sessizlik var mı? Yoksa her yerde, her şey müzik mi? … Duyabilene, dinlemek isteyene…

.

Korona virüsü ile geçen günlerimizin bir diğer şaşırtıcı gelişmesi benim yemek yapmam. Anlaşılabileceği üzere yemek yapmak hiç bir zaman favori faaliyetler listemde olmadı. Hatta pişirdiğim yemekleri tadanlar “sen belki de yemek yapmamalısın” bile demiştir. Bendeki bu negatifliği aşmak için bir ‘Aşçılar’ etkinlik grubuna da katılmadım değil, yine olmadı.

Gelin görün ki, koşullar değişir ve İpek’in de zorunlu olarak mutfağa gireceği günler gelir. Geldi. Hayatımda ilk defa bu hafta kapuska yaptım desem, şaşırır mısınız? Sizi bilmem ama ben çok şaşkınım. Şimdi tribünler soruyor, “ne o mutfakla aran mı ısınıyor? Önümüzdeki günlerde seni başarılı bir aşçı olarak mı göreceğiz?” . Cevap: Her ne kadar Stefan Zweig “Bir şeye alıştıktan sonra hiç bir şey zor değildir” diyorsa da, ben de “alışmam, alışamam” diye haykırıyorum. 🙂

.

Pazar gününüm en güzel tarafı ise Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı’nın bir kaç seminerine kayıt olmamdı. Birbirinden değerli kültür, sanat, bilim insanlarının verdiği seminerleri lütfen siz de inceleyin. Eminim hoşunuza gidebilecek sıra dışı başlıklar bulacaksınız. Belki bir seminerde karşılaşırız bile, neden olmasın?  🙂

 

 

Evde Korona Günlüğü, Gün 7, 28 Mart 2020

Kim?

Bu sabah Yaprak’la tam hafta sonu tatili havasındaydık. Geç kalktık. Spor da yapmadık. Spor yapmamak da iyi geldi 🙂

Dün alışveriş için Migros sanal markete sipariş vermeye çalıştım. Ancak oturduğum bölgeye dört gün boyunca sevkiyat yapılmayacağına dair bildirim geldi ve satınalma sürecimi gerçekleştiremedim. Dolayısıyla listem elimde, evime yakın olan markete gittim. Aklımda “erken gidersem içi her gece sterilize edilen, sakin bir markette daha güvenli alışverişimi gerçekleştiririm” düşüncesi vardı.

Marketin sterilize edildiğinden eminim ama sakinlik konusunda yanılmıştım. Sabah 10:05’de içerisi öyle kalabalıktı ki, bir an tereddüt ettim. Ama ‘gelmişken dönmeyeyim’ diyerek kısa sürede ihtiyaçlarımı toparladım, kasadan geçtim.

Son derece normal gibi görünen bu süreçteki gerçek aksaklık görünenlerde değildi. İçimde aşırı olumsuz “o” his belirdi marketin kapısından çıkarken ve bir karar verdim. Eve gidecek, 2 hafta boyunca da zaruri olmadıkça kapıdan dışarı çıkmayacaktım.

Dilerim herhangi bir sağlık problemi yaşamam. Yaprak 15 gündür evden çıkmadı. Biri eve virüs taşıyacaksa, o kişi benim. Bir daha bu riski göze alamam. Ben hasta olursam kızıma kim bakar?

 

#evdekalTR #elleriniyıkatr #covid19 #haftasonuevde

Evde Korona Günlüğü, Gün 6, 27 Mart 2020

Süreç İyileştirme

Günlerden Cuma. Yoğun bir haftanın son okul ve iş günü.

Yaprak’la sabah rutinimize devam ettik. 40 dakika sporumuzu yaptık. Kaslarımın ağrısı geçti. Kendimi dinç ve iyi hissediyorum. İşin güzeli, sabah tartıldım. Bir kilo vermişim. Bir keyiflendim ki, anlatamam. 🙂

Spor sonrası saat 10:30’da proje toplantımıza başladık. Verimli geçen çalışmayı 13:00’de bitirdik. Toplantıların devamı gelecek hafta pazartesi gününe.

.

Şirketlerin evden çalışma sürecini verimli kılmak için yapabilecekleri neler olabilir?

Operasyonel olarak işler yavaşladı. Ancak yapısal olarak bu süreç şirketler için bir fırsat. Hızla proje ekipleri kurularak süreç iyileştirme/geliştirme projeleri, beyin fırtınaları sanal ortamda hayata geçirilebilir. Biz bir haftadır sabah saatlerinde bu kıvamda toplantılarda buluşuyoruz. Ve her etap sonunda “bu çalışmayı iyi ki yapıyoruz” diyoruz.

Bunun haricinde şirketlerin üst yönetimlerinin liderliklerini göstermeleri gereken bir dönemdeyiz. Dün Toyota CEO’su Akio Toyoda’nın videosu yayına girdi. Toyoda videoda “Biz bir aileyiz, bu zor günleri de aşacağız” diyor.

Sonsuz takdir ettim. Japonların çalışma disiplinlerini yakından takip ve tecrübe etmiş biri olarak videoya hiç şaşırmadım. Ülkemizde insanların işlerini kaybettikleri veya kaybetmekten korktukları bir süreçteyiz. Bizden de bir patron çıksa, “kimse işini kaybetmekten korkmasın” dese, güzel olmaz mıydı?

.

Akşam saatlerinde devletten ‘evden çıkma yasağı’ beklerken, ‘gönüllü karantina, kendi OHAL’imizi yaşamak’ gibi bulanık ve bence işe yaramayan uygulamalara devam edeceğimizi öğrendik. Bu genişliğin sıkıntılarını önümüzdeki günlerde çokça yaşayacağımızı düşünüyorum.

 

#evdekalTR #elleriniyıkaTR #covid19

Evde Korona Günlüğü, Gün 5, 26 Mart 2020

Ekran Resmi 2020-03-26 21.52.04

Sabah sporumuzu Yaprak’la 30 dakika yaptık.

Sonrasında hayatımda yaşadığım en uzun sanal toplantılar etabına başladım. İlk proje toplantım 10:30-14:15, ikinci etüd toplantım 16:00-17:10, üçüncü proje toplantım 17:25-19:30 arası sürdü. Toplam 7 saat ekran başında oturunca, beynimin sol tarafı bana kırmızı bayrağı kaldırdı.

Ama hayır, ekran sürecim daha bitmemişti: Yaprak’la beraber akşam saatinde İzmir Kahkaha Kulübü’nün İK Bloggerlar için organize ettiği sanal kahkaha yogasına katıldık. Kahkaha yogasını ilk defa tecrübe ettim. Kanımca bu yoga çeşidi de diğerleri gibi antreman yaptıkça daha etkin hale gelir. Gülmeyi, kahkaha atmayı doğal yollarla seven ve sık sık ‘uygulayan’ biri olarak, yoga sürecindeki sahte kahkahaları üretmeye çalışmak bayağı enerji harcamama, karın kası çalıştırmama neden oldu. Sabah sporları yüzünden ağrıyan karın kaslarıma akşam şoku yaşattım diyebilirim. Sevgili Duygu Yılmaz Hancılar ve Aydan Çağ Aydın’a pozitif enerji dolu seans için teşekkür ederiz.  🙂

İzmir Kahkaha Kulübü benzer seanslarına her Pazartesi sanal ortamda devam edecek. Meraklısına tavsiye ederim.

Bilgisayar başından yazıyı bitirince kalkacağım. Şurası net ki, bu kadar uzun saatler bilgisayar başında oturmak iyi değil. Önümüzdeki günlerde ekran kullanma süreme bir ayar vermem gerek.

Fotoğraf: Selçuk Gül

Evde Korona Günlüğü – Gün 4, 25 Mart 2020

Ekran Resmi 2020-03-25 22.21.17

Sabaha kızım Yaprak’ın okulunun gönderdiği fitness videolarındaki hareketleri uygulayarak başlamak bana çok iyi geliyor. Tabii bu kadar harekete alışık olmayan beden ve kaslarımın nasıl ağrıdığını kelimeler ile ifade etmek istemiyorum.

Spor faslının ardından hızlıca bir duş ve bilgisayar başına oturuş. Sonrası dört saat süren kalabalık katılımlı sanal proje toplantısı. 12 kişi bayağı iyi iş çıkartıyoruz, yarın ve önümüzdeki gün ve haftalarda da çalışmaya devam.

Proje toplantım sonrasında üç yıldır işbirliği yaptığım sivil toplum kuruluşundan telefon aldım. Mart ayında Kilis’de gerçekleşmesini planladığımız ancak sınırdaki savaş durumu nedeniyle ertelenen eğitimi tüm Türkiye’ye online yapmak olasılığını konuştuk. Böyle bir açılımın harika olacağına karar verdik. Gerekli teknik hazırlıkları yaptıktan sonra süreci başlatacağız.

Hemen akabinde çok sevdiğim eski arkadaşım ve meslektaşımdan gelen bir görüşme çağrısı beni hem şaşırttı, hem de mutlu etti. Londra’da yaşayan arkadaşımla korona virüsünü ve bunun iş hayatındaki insana nasıl yansıyabileceği üzerine uzun uzun konuştuk. Biz insan kaynakları uzmanları için bu sıra dışı zamanlardan öğrenilebilecek çok konu var. İşin ev hayatının tam da göbeğine girdiği şu 2-3 aylık süreci iyi okumamız, analiz etmemiz, modellememiz lazım.

Arkadaşımın beni heyecanlandıran bir de haberi oldu. Uluslararası bir şirket ile yapabileceğim güzel bir çalışmanın ön haberiydi bu. Çok hızlı gelişecek bir sürece benziyor. Şirket ile yazışmalara başladık bile.

.

Şu anda iş dünyası sanal toplantılar ve eğitimler üzerinden enerjisini yüksek tutmaya çabalıyor. Elbette internet teknolojilerinin meyvelerini yiyoruz. Ben bir toplantımı Zoom ile yaparken, bir diğerini Google Hangouts, farklı birini de Microsoft Teams ile yürütüyorum. Kim bilir daha ne çözümler/uygulamalar var, ben bilmiyorum. İnsan düşünmeden edemiyor, ya olmasalardı, ne yapardık?

.

Akşam saatlerinde ise günün bombası evimizin salonuna “buuuum” diye düştü, Milli Eğitim Bakanı okulların 30 Nisan’a kadar uzaktan eğitim ile devam edeceğini söyledi. Böyle bir karardan anlayabiliriz ki, iş hayatı da farklı olmayacak. Korona virüsünün yayılma ve dağılma sürecinin en az 2 ay süreceği çok net. O zaman ne diyebilirim? …. Morali yüksek tutarak çalışmaya ve günlük tutmaya devam. 🙂

 

#evdekalTR

#elleriniyıkaTR

#covid19

Evde Korona Günlüğü – Gün 3, 24 Mart 2020

Yaprak’la sabah sporu ile başlayan günüm dolu dolu devam etti.

Sabah erken saatte başlayan ve uzun süren proje toplantımızı Google Hangouts kullanarak gerçekleştirdik. Elbette yüz yüze çalışmak daha keyifli ancak sanal toplantı yapmak da verimlilik noktasında herhangi bir eksiklik yaşatmıyor. “Sanal toplantılara devam” yeni sloganımız.

Bugün Türkiye’nin Mühendis Kızları Projesi kapsamında Etkili Proje Yönetimi Eğitimi’nin 3. ve son fazını online olarak gerçekleştirdik. Mühendis kızlarımı çok özleyeceğim. Hepsi için çok heyecanlanıyor, mühendislik yetkinliklerini sürekli geliştirebilecekleri iyi işleri olsun istiyorum. Onların aydınlık gelecekleri için sunabileceğim her katkı benim için büyük mutluluk.

Gün içinde ev ihtiyaçlarımız için markete gitmem gerekti. İlk günlerdeki stok çılgınlığı bitmiş görünüyor. Reyon aralarında dolaşan tek tük insan, kasalarda müşteri bekleyen kasiyerlerden başka etrafta kimsecikler yoktu. Hem şaşırdım, hem de sevindim. Türkiye’yi bilemem ama bizim mahalle evde oturuyor 🙂

.

Bugün yabancı basında okuduğum bir makale çok ilgimi çekti. Korona virüsünün ile mücadelede Taiwan ‘başarılı ülke’ kategorisinde yer alıyor. Bu başarının gerisinde ise devlet ile sivil toplumun işbirliği var. Bu işbirliği mekaniğinin adı “g0v”. Taiwan’da 2016 yılında yazılımcılar, tasarımcılar, sivil toplum kuruluşu çalışanları ve halk bir araya gelerek g0v platformunu açmış. O tarihten bu güne g0v platformunda çeşitli sivil toplum projeleri ve uygulamaları geliştirilmiş, hayata geçirilmiş.

Korona virüsü ile mücadele sürecinde Taiwan devleti ve sağlık bakanlığı g0v platformu ile işbirliği yapmış. Virüsten korunma malzemelerinin dağıtımı, ülkedeki eksiklikler, hastaların durumu konularında şeffaf bilgi akışı bu işbirliği sayesinde 7×24 kesintisiz sağlanmış. Şeffaflık, devlet ve halk arasında büyük bir güven ortamı oluşturmuş ve virüs kontrolü kısa sürede sağlanmış. Taiwan’ı tebrik ediyor, darısı bizim başımıza diyorum.

 

#evdekalTR #eliniyıkaTR #covid19